Tarih birçok dönüm noktaları ile doludur. Bazılarının
virajları keskin, bazılarının ki ise rahattır.
Kolay bir manevra ile dönülür ve yola devam edilir.
Bundan sonrası zoru aşmanın verdiği rahatlıktır.
Diğer taraftan ise, yaşam düz bir çizgiden oluşmadığı
için keskin virajlar da her daim mevzu bahis olmuştur.
İnsanlık da bütün bu dönemlerin asli unsurlarıdırlar.
Tarihin tekerleğini insanlar döndürür bir anlamda.
Bütün toplumların geçmişi tekerleklerin hangi
yöne doğru dönderildiği ile ilintilidir. Bilinçli
olarak dönülen yön, kimi toplumları kurtuluşa
götürürken, kimi toplumları bataklığa götürür.
Bu konuda ayrım çizgileri oldukça nettir. Bize
uzak diyarlarda olan Küba’nın da bir tarihi vardır.
Küba tarihi işgallerle, sömürgecilerin saldırılarıyla
doludur Küba toprakları, bu sömürgeciliğe karşı
verilen mücadelede şehitlerin kanlarıyla sulanmıştır.
Bir dönem sonra işgaller yerini faşist diktatörlüklere
bırakmıştır. Amerikan emperyalizmiyle elele verip
ülkeyi yöneten faşist diktatörlükler tarihin bir
noktasında, Küba halkı için çekilmez olmaya başlar.
İşte tam da bu noktada, bahsettiğimiz tarihin
tekerleğine yön verenler ortaya çıkmıştır. Ülkede
Batista rejiminin faşist baskıları sözkonusudur.
Bu rejime karşı tepkiler yükselmeye başlar. Üniversiteler
de bunların başında gelmektedir. 1952 yılında
darbe ile başa gelen Batista’nın Küba topraklarından
kovulmasının altyapısı da oluşur böylece. Yıllardır
Küba halkının sevgilisi olacak olan Fidel Castro,
tarih sahnesine çıkar. Diktatörlüğe karşı bir
şey yapmak isteyen insanlar Fidel’in etrafında
toplanmaya başlar. Umuda yolculuğun ilk adımlarını
oluşturan bu adımlar, zamanla Küba halkını da
peşinden sürükleyecektir. Ortodoks Gençlik içinde
örgütlenen Fidel ve arkadaşları, kendilerini Hareket
olarak adlandırmaya başlar. Fidel Castro ve arkadaşların
da tek nokta kesinlik kazanmaktadır; Batista’nın
silah zoruyla devrilmesidir… Bundan sonra yapılan
bütün planlar, bu hedefi pratiğe geçirmeye yöneliktir.
Kurulan küçük bir radyo ve çıkarılan El Acussador
adlı illegal gazete ile Hareketçilerin propagandası
sağlanır. Hareketçiler, diğer taraftan polisle
yapılan, küçük de olsa çatışmalara, deneyim olarak
bakarlar. Küba’nın yoksul kesimlerindeki işçiler
de partiye sempati duyarak, savaşımda yerlerini
almaya başlar. 14 ayda yapılan örgütlenme çalışmasından
1200 üye çıkar.
Fidel ve Hareketin önder kadrolarının bir derdi
de, savaşımı yönetmek değildir. Savaşımın tam
ortasında olmak onlar için ilk temel noktadır.
Küçük bir parantez açarsak, Hareketi oluşturanlar
arasında Hıristiyanlar da vardır ve Fidel ile
arkadaşları, onların Hıristiyanlıklarıyla hiç
ilgilenmemiştir.
Askeri eğitim alınırken, 28 Ocak 1953’te Jose
Marti’nin 100. doğum yıldönümünde, meşalelerle
yapılan yürüyüş, Jose Marti’ye selam niteliğindedir.
Dünyadaki ve ülkemizdeki devrimci hareketlerin
hedeflerini hayata geçirmede, dönüm noktası olan
çıkışlar vardır. Bunların kimileri başarıyla gerçekleşirken,
başarısızlıkla sonuçlananlarda sadece fiziki olarak
yokolma sözkonusudur. Küba Devrim tarihine bu
anlamda damgasını vurmuş, olan olay da Moncada
Kışla Baskını’dır…
Hareketçiler, bu baskınla hem bir çıkış yapmak,
hem de, askeri malzeme sağlamak bununla birlikte
bir genel grev çağrısı yapmak amacındadır. Bu
kışla, Havana’nın 900 km. doğusunda Oriente eyaletinde
bulunmaktadır. Yan bilgi olarak belirtirsek, Oriente
aynı zamanda Fidel’in memleketidir. Baskının yapılacağı
tarih olan 26 Temmuz’da Santiago şehrinde aynı
zamanda karnavalda düzenlenmektedir. Bir çiftlik
kiralanarak burada konuşlanılır. 120 kişilik grup
26 Temmuz günü, Batista’nın gizli polisi SIM de
atlatılarak Santiago’ya ulaşılır. Yapılan plana
göre bir grup Moncada kışlasına saldırırken, diğer
bir grup ise, Moncada’nın 50 kilometre ilerisinde
bulunan Bayamo kışlasına saldıracaktır. Küba Devrimi’nin
başlangıç eylemlerinden sayılan Moncada Kışla
Baskını, 26 Temmuz 1953 sabahı başlar. Buradan
sonrasını baskını ilk ağızdan, yani Fidel Castro’nun
anlatımından dinleyelim; “… bizim grubumuz kışlaya
önden girebilmek için ana kapının önünde mevzilenmişti.
Ben ikinci arabadaydım. Hesapta olmayan bir nöbetçiyle
karşılaşınca benim tarafımda karşılıklı ateş başladı.
Biz yaklaşık doksan kişiden oluşuyorduk. Ama yalnız
altmış ya da yetmiş kişi ana kapıya ulaştı. Kimileri
caddeyi pek iyi tanımadığından kışla caddesine
sapacaklarına arabalarıyla dümdüz yola devam ediyorlardı.
Benim grubum kışla kapısına ulaşanlar arasındaydı.
(…) Ancak, nöbetçilerle karşılaşınca çatışma planlanıldığı
gibi kışlanın içinde değil, dışında başladı. Askerler
alarm verdiler, sayıları binden fazlaydı, onları
hazırlıksız yakalama avantajını yitirmiştik ve
ilk planımızı uygulamamız olanaksızlaşmıştı. Buna
rağmen birinci araba kışla girişini ele geçirmeyi
ve egemen olmayı başardı. Geri çekilirken içinde
bulunduğum arabayı durdurdum ve yerini yolunu
şaşırmış, nereye gideceğini bilmeyen yoldaşa verdim.
Artemisa’dan bir yoldaş geri döndü ve beni de
aldı. (…) Eylemin başarısızlığa uğraması üzerine
-sözkonusu olanın örgütlenmeye karşın ilk eylemlerini
yapan siviller olduğunu unutmayın- yürekliliklerini
yitirip askeri giysilerini bir tarafa atanlar
oldu. Yine de savaşımı sürdürmeye kararlı bir
grup vardı. Bu grup benimle birlikte çiftlik önünden
başlayan dağlara çıktı…” (Fidel ile Gece Söyleşileri,
Frei Betto, sf. 148)
Eylem dört dörtlük planlandığı gibi bitmese de
Küba’da ses getirmiştir. Batista, korkusunun verdiği
hızla soluğu çok iyi korunan Colombia kışlasında
almıştır. Radyo ve gazeteciler, yalan haberler
yaymaya başlamıştır. Fidel Casto ve arkadaşlarının
nöbetçilerinin kafasını kestikleri, hastanede
yaralıların karınlarını deştikleri yalanını yazarlar.
Komünist Partisi yasa dışı ilan edilir, yöneticileri
tutuklanır ve günlük gazetenin büroları dağıtılır.
Sadece yöneticiler değil, sokakta şüpheli gezen
herkes gözaltına alınıp, tutuklanmaktadır. Baskın
sırasında çok kayıp verilmemesine karşın, tutuklananlardan,
68’i işkence edilere, öldürüldüler.
Fidel Castro ve arkadaşları Gran Pedra dağına
çıkarak, buradan Sierra Maestra dağlarına çekilmeyi
planlıyorlardı. “(…) Ve daha erkenden, henüz gün
doğmadan devriyeler bütün bölgeyi, yol çevresini
ele geçirdiler. Yalnızca iki kilometre uzaktaydık
ve o güne dek hiç yapmadığımız bir yanlışı yaptık.
Dağlarda en kötü koşullar altında, dik yarlarda
uyku tulumu ya da benzeri bir şey olmaksızın gecelemek
zorunda kaldığımızdan biraz bitkindik, tam o gece
bir sığınak bulduk. (…) Sabahleyin, daha uyanmadan
bir devriye sığınağa girdi ve tüfekleri göğsümüze
dayadı.) (a.g.e. sf.153) Burada ortaya çıkan teğmen
Serria, Fidellerin hayatını kurtararak, sivil
makamlara teslim eder. Fidel Castro, eylemin sebeplerini
bir radyodan Küba halkına haykırır. Tutuklanan
direnişçilerden Fidel Castro ayrı yargılanmış
ve mahkemede “Tarih beni aklayacaktır” başlıklı
savunmasını yapmıştır. Daha sonra “Hareketin”
adı 26 Temmuz Hareketi olarak değiştirilmiştir.
Küba Devrimi 26 Temmuz hareketince gerçekleştirilmiş
ve “26 Temmuz Harekatı” ismi bir döneme kadar
da kullanılmaştır.
Küba halkı Fidel’i ve komünistleri şimdi daha
iyi tanımıştır. Küçük bir grupla başlayan Hareket,
giderek büyümüştür. Bütün Küba’yı sarmıştır. O
gün bugün, Küba dünyanın ezilen halklarının gönlünde
taht kurmuştur. Aynı zamanda da her zaman emperyalizmin
baş düşmanı kimliğini de kaybetmemiştir. Moncada
Baskını, bir süreci başlatma ve yayma hareketidir.
Aynı zamanda, Küba devriminin umutlarının başlangıcıdır.
Fidel Castro ve arkadaşlarına, hatta Küba devrimine
“küçük burjuva” etiketini yapıştıranlara cevabı
en iyi şekilde yine Küba halkı vermiştir. Onun
içindir ki, Küba halkı hâlâ emperyalizme karşı
direnişin ve savaşın simgesidir.
|