Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

31. Sayı - Temmuz 2005

Tarih birçok dönüm noktaları ile doludur. Bazılarının virajları keskin, bazılarının ki ise rahattır. Kolay bir manevra ile dönülür ve yola devam edilir. Bundan sonrası zoru aşmanın verdiği rahatlıktır. Diğer taraftan ise, yaşam düz bir çizgiden oluşmadığı için keskin virajlar da her daim mevzu bahis olmuştur.
İnsanlık da bütün bu dönemlerin asli unsurlarıdırlar. Tarihin tekerleğini insanlar döndürür bir anlamda. Bütün toplumların geçmişi tekerleklerin hangi yöne doğru dönderildiği ile ilintilidir. Bilinçli olarak dönülen yön, kimi toplumları kurtuluşa götürürken, kimi toplumları bataklığa götürür. Bu konuda ayrım çizgileri oldukça nettir. Bize uzak diyarlarda olan Küba’nın da bir tarihi vardır.
Küba tarihi işgallerle, sömürgecilerin saldırılarıyla doludur Küba toprakları, bu sömürgeciliğe karşı verilen mücadelede şehitlerin kanlarıyla sulanmıştır. Bir dönem sonra işgaller yerini faşist diktatörlüklere bırakmıştır. Amerikan emperyalizmiyle elele verip ülkeyi yöneten faşist diktatörlükler tarihin bir noktasında, Küba halkı için çekilmez olmaya başlar. İşte tam da bu noktada, bahsettiğimiz tarihin tekerleğine yön verenler ortaya çıkmıştır. Ülkede Batista rejiminin faşist baskıları sözkonusudur. Bu rejime karşı tepkiler yükselmeye başlar. Üniversiteler de bunların başında gelmektedir. 1952 yılında darbe ile başa gelen Batista’nın Küba topraklarından kovulmasının altyapısı da oluşur böylece. Yıllardır Küba halkının sevgilisi olacak olan Fidel Castro, tarih sahnesine çıkar. Diktatörlüğe karşı bir şey yapmak isteyen insanlar Fidel’in etrafında toplanmaya başlar. Umuda yolculuğun ilk adımlarını oluşturan bu adımlar, zamanla Küba halkını da peşinden sürükleyecektir. Ortodoks Gençlik içinde örgütlenen Fidel ve arkadaşları, kendilerini Hareket olarak adlandırmaya başlar. Fidel Castro ve arkadaşların da tek nokta kesinlik kazanmaktadır; Batista’nın silah zoruyla devrilmesidir… Bundan sonra yapılan bütün planlar, bu hedefi pratiğe geçirmeye yöneliktir. Kurulan küçük bir radyo ve çıkarılan El Acussador adlı illegal gazete ile Hareketçilerin propagandası sağlanır. Hareketçiler, diğer taraftan polisle yapılan, küçük de olsa çatışmalara, deneyim olarak bakarlar. Küba’nın yoksul kesimlerindeki işçiler de partiye sempati duyarak, savaşımda yerlerini almaya başlar. 14 ayda yapılan örgütlenme çalışmasından 1200 üye çıkar.
Fidel ve Hareketin önder kadrolarının bir derdi de, savaşımı yönetmek değildir. Savaşımın tam ortasında olmak onlar için ilk temel noktadır. Küçük bir parantez açarsak, Hareketi oluşturanlar arasında Hıristiyanlar da vardır ve Fidel ile arkadaşları, onların Hıristiyanlıklarıyla hiç ilgilenmemiştir.
Askeri eğitim alınırken, 28 Ocak 1953’te Jose Marti’nin 100. doğum yıldönümünde, meşalelerle yapılan yürüyüş, Jose Marti’ye selam niteliğindedir.
Dünyadaki ve ülkemizdeki devrimci hareketlerin hedeflerini hayata geçirmede, dönüm noktası olan çıkışlar vardır. Bunların kimileri başarıyla gerçekleşirken, başarısızlıkla sonuçlananlarda sadece fiziki olarak yokolma sözkonusudur. Küba Devrim tarihine bu anlamda damgasını vurmuş, olan olay da Moncada Kışla Baskını’dır…
Hareketçiler, bu baskınla hem bir çıkış yapmak, hem de, askeri malzeme sağlamak bununla birlikte bir genel grev çağrısı yapmak amacındadır. Bu kışla, Havana’nın 900 km. doğusunda Oriente eyaletinde bulunmaktadır. Yan bilgi olarak belirtirsek, Oriente aynı zamanda Fidel’in memleketidir. Baskının yapılacağı tarih olan 26 Temmuz’da Santiago şehrinde aynı zamanda karnavalda düzenlenmektedir. Bir çiftlik kiralanarak burada konuşlanılır. 120 kişilik grup 26 Temmuz günü, Batista’nın gizli polisi SIM de atlatılarak Santiago’ya ulaşılır. Yapılan plana göre bir grup Moncada kışlasına saldırırken, diğer bir grup ise, Moncada’nın 50 kilometre ilerisinde bulunan Bayamo kışlasına saldıracaktır. Küba Devrimi’nin başlangıç eylemlerinden sayılan Moncada Kışla Baskını, 26 Temmuz 1953 sabahı başlar. Buradan sonrasını baskını ilk ağızdan, yani Fidel Castro’nun anlatımından dinleyelim; “… bizim grubumuz kışlaya önden girebilmek için ana kapının önünde mevzilenmişti. Ben ikinci arabadaydım. Hesapta olmayan bir nöbetçiyle karşılaşınca benim tarafımda karşılıklı ateş başladı. Biz yaklaşık doksan kişiden oluşuyorduk. Ama yalnız altmış ya da yetmiş kişi ana kapıya ulaştı. Kimileri caddeyi pek iyi tanımadığından kışla caddesine sapacaklarına arabalarıyla dümdüz yola devam ediyorlardı. Benim grubum kışla kapısına ulaşanlar arasındaydı. (…) Ancak, nöbetçilerle karşılaşınca çatışma planlanıldığı gibi kışlanın içinde değil, dışında başladı. Askerler alarm verdiler, sayıları binden fazlaydı, onları hazırlıksız yakalama avantajını yitirmiştik ve ilk planımızı uygulamamız olanaksızlaşmıştı. Buna rağmen birinci araba kışla girişini ele geçirmeyi ve egemen olmayı başardı. Geri çekilirken içinde bulunduğum arabayı durdurdum ve yerini yolunu şaşırmış, nereye gideceğini bilmeyen yoldaşa verdim. Artemisa’dan bir yoldaş geri döndü ve beni de aldı. (…) Eylemin başarısızlığa uğraması üzerine -sözkonusu olanın örgütlenmeye karşın ilk eylemlerini yapan siviller olduğunu unutmayın- yürekliliklerini yitirip askeri giysilerini bir tarafa atanlar oldu. Yine de savaşımı sürdürmeye kararlı bir grup vardı. Bu grup benimle birlikte çiftlik önünden başlayan dağlara çıktı…” (Fidel ile Gece Söyleşileri, Frei Betto, sf. 148)
Eylem dört dörtlük planlandığı gibi bitmese de Küba’da ses getirmiştir. Batista, korkusunun verdiği hızla soluğu çok iyi korunan Colombia kışlasında almıştır. Radyo ve gazeteciler, yalan haberler yaymaya başlamıştır. Fidel Casto ve arkadaşlarının nöbetçilerinin kafasını kestikleri, hastanede yaralıların karınlarını deştikleri yalanını yazarlar. Komünist Partisi yasa dışı ilan edilir, yöneticileri tutuklanır ve günlük gazetenin büroları dağıtılır. Sadece yöneticiler değil, sokakta şüpheli gezen herkes gözaltına alınıp, tutuklanmaktadır. Baskın sırasında çok kayıp verilmemesine karşın, tutuklananlardan, 68’i işkence edilere, öldürüldüler.
Fidel Castro ve arkadaşları Gran Pedra dağına çıkarak, buradan Sierra Maestra dağlarına çekilmeyi planlıyorlardı. “(…) Ve daha erkenden, henüz gün doğmadan devriyeler bütün bölgeyi, yol çevresini ele geçirdiler. Yalnızca iki kilometre uzaktaydık ve o güne dek hiç yapmadığımız bir yanlışı yaptık. Dağlarda en kötü koşullar altında, dik yarlarda uyku tulumu ya da benzeri bir şey olmaksızın gecelemek zorunda kaldığımızdan biraz bitkindik, tam o gece bir sığınak bulduk. (…) Sabahleyin, daha uyanmadan bir devriye sığınağa girdi ve tüfekleri göğsümüze dayadı.) (a.g.e. sf.153) Burada ortaya çıkan teğmen Serria, Fidellerin hayatını kurtararak, sivil makamlara teslim eder. Fidel Castro, eylemin sebeplerini bir radyodan Küba halkına haykırır. Tutuklanan direnişçilerden Fidel Castro ayrı yargılanmış ve mahkemede “Tarih beni aklayacaktır” başlıklı savunmasını yapmıştır. Daha sonra “Hareketin” adı 26 Temmuz Hareketi olarak değiştirilmiştir. Küba Devrimi 26 Temmuz hareketince gerçekleştirilmiş ve “26 Temmuz Harekatı” ismi bir döneme kadar da kullanılmaştır.
Küba halkı Fidel’i ve komünistleri şimdi daha iyi tanımıştır. Küçük bir grupla başlayan Hareket, giderek büyümüştür. Bütün Küba’yı sarmıştır. O gün bugün, Küba dünyanın ezilen halklarının gönlünde taht kurmuştur. Aynı zamanda da her zaman emperyalizmin baş düşmanı kimliğini de kaybetmemiştir. Moncada Baskını, bir süreci başlatma ve yayma hareketidir. Aynı zamanda, Küba devriminin umutlarının başlangıcıdır. Fidel Castro ve arkadaşlarına, hatta Küba devrimine “küçük burjuva” etiketini yapıştıranlara cevabı en iyi şekilde yine Küba halkı vermiştir. Onun içindir ki, Küba halkı hâlâ emperyalizme karşı direnişin ve savaşın simgesidir.

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul