Alman
faşizmi ezilen dünya halklarına saldırdığında Balkan
hükümetleri de onun uşaklığını yapıyorlardı. Bu
zulme, göğüs geren balkan halkları faşizme karşı
birleşik cephede binlerce kahramanlık örneği sergilediler.
Bir avuç diye nitelendirilen partizan müfrezeleri,
faşizmin kalelerinde, gedikler açmaya başladıklarında
Hitlerin uşaklarının hayalleri de darmadağın olmuştu.
Peki, önüne gelen herşeyi yakıp yıkan, kendince
güçlü orduları olan faşizme karşı büyük zaferler
kazanan partizan müfrezelerine bu görkemli iradeyi
aşılayan neydi? Bu güç, bu irade davaya olan inançtan
başka birşey değildi.
Partizan müfrezeleri soğuk kış aylarının gecelerinde
ateşler yakardı. Kavgada şehit düşen yoldaşları
ve tüm devrim şehitleri için saygı duruşunda durup,
marşlar söylerlerdi. Marşların yanında yumrukları
havada şiirler de okurlardı. Şiirleri okunan şairlerden
Hristo Botev’in yanında, Bulgar ve dünya ezilen
halklarına malolmuş bir kişi daha vardı. O da Nikola
Vaptsarov’dan başkası değildi...
Kavga amansız ve katı,
Kavga, dedikleri gibi destansı.
Ben düştüm. Yerimi başkası
alacak... o kadar
Burada, bir kişinin lafımı mı olur?
Kurşuna diziliş, dizildikten sonra
kurtlar.
O kadar yalın ve akla yatkın.
Ama birlikte olacağız fırtınada,
halkım, çünkü sevdik seni.
23 Temmuz1942
Saat 14.00... Bu şiirin yazıldığı vakit. Bununla
birlikte yukarıdaki dörtlükleri yazanın da en
son şiiri. İki ayrı küçük kağıt parçacıklarına
yazılan bu şiir, bir veda havası değil sadece.
Sosyalizme olan inancın, bu inanç uğruna verilecek
kavganın mısraları. Nikola Vaptsarov’un idama
giderken karısının eline tutuşturduğu “Kavga amansız
ve katı” ile başlayan şiir hâlâ güncelliğini korumakta.
Nikola Vaptsarov, 19 Aralık 1909 yılında Bulgaristan’ın
Bansko kasabasında doğdu. 1926 yılında, babasının
zoruyla deniz-makine okuluna yazıldı. 1932’de
bu okulu bitirdikten sonra, Bansko’ya geri döndü.
Bundan sonraki süreçte Sofya Üniversitesi Edebiyat
bölümünü okuma isteği gerçekleşmeyince, kağıt
fabrikasında çalışmaya başladı. Proletarya ile
tanışmıştı bu sayede Nikola Vaptsarov. Bulgaristan
Komünist Partisi’ne tereddütsüzce girdi. Kağıt
fabrikasında çalışırken ilerde hayatını birleştireceği
eşi olan Boyka Vaptsarova ile tanıştı ve 11 Şubat
1934’de evlendi. Bundan sonrası Vaptsarovlar çok
zor bir hayat sürerler. Bir oda, bir mutfaktan
ibaret bir evde yaşarlar. Nikola Vaptsarov, değirmende
teknisyen olarak çalışır. Bu süreç Nikola Vaptsarov’un
hayatına yön verdiği dönemlerdir. Sosyalizmle
bu süre zarfında tanışır. Kitaplar okumaya, işçi
piyesleri yazmaya başlar.
Nikola Vaptsarov, işten atılır. Ailece Sofya’ya
dönerler. Vapstsarovların ekonomisinden ziyade,
Bulgaristan’ın da durumu iyi değildir. işsizlik
had safhadadır. Vaptsarovların ellerindeki olan
para çabucak tükenir. Hastalanan çocukları, üç
gün içinde ölür. Çocuklarını gömmeye paraları
yetmediği için, dostlarından yardım alırlar. Nikola
Vaptsarov, fabrika fabrika iş arar. Soruşturmalar,
Nikola Vaptsarov’un komünist olduğunu belgeler
ve işe giremez. Yazarlar ve sanatçılarla tanışır.
Devrimci kişilikler onu etkiler. Şiir yazma işi
bu dönemden sonra hızlanır. İşçi sınıfı, devrim
ve sosyalizm içerikli şiirler insanlığa armağan
olarak, Nikola Vaptsarov’un kaleminden dökülür.
İş bulması gerektir Nikola Vaptsarov’un. Demiryollarına
makinist-ateşçi olarak işe girer. İşin, çok ağır
olması birşeyi değiştirmez, parasızlıktan ötürü
kabul edilir. Günde 10-12 saat kömür taşır. Kısa
sürede hastalanır ve bu işi bırakır. Gecenin ilerleyen
saatleri Nikola Vaptsarov’la dost olmuştur. Geç
saatlere kadar şiir yazar. “Tarih” adlı şiiri
bu döneme aittir.
(...)
Bu yüzden, uykularımdan
çalarak yazdığım şiirler,
parfüm kokmaz, bu yüzden
kısadır o çatık kaşlı sözler.
Çektiklerimiz için,
yok ödül filan beklediğimiz
ne de o koca ciltlerinde
resmimiz olsun isteriz
Yalnız yalın anlat öykümüzü
geleceğin insanlarına
yerimizi alacaklara anlat
nasıl cesurduk kavgada.
Nikola Vaptsarov’u tarih sahnesine çıkaran olgu
onun komünist olmasıydı. Bulgar şiirinin yenilikçi
kuşağını temsil ediyordu. Smirnenski işçi sınıfının
ağır koşullarını, aynı konuları parti-sınıf ilişkileri
içinde ele aldı. Bu da Nikola Vaptsarov’u Bulgar
ve dünya insanlığı karşısında onurlu bir yere
taşıdı. 1940 yılında tek kitabı “Motor Türküleri”
yayınlandı. 1942 yılında Alman faşizmine karşı
silahlı eylemlerinden dolayı tutuklandı. Nikola
Vaptsarov’a aylarca işkence yapıldı. İşkenceler,
komünist Nikola Vaptsarov’u çözemezken, faşizm
acil tarafından yargılayıp, idam cezasına çarptırdı.
23 Temmuz 1942’de beş arkadaşıyla kurşuna dizilerek
katledildi. Kurşuna dizilirken Hristo Botev’in
“Kim ki özgürlük mücadelesinde düşerse / O ölmez...”
şarkısını, idam mangalarının yüzüne haykırdılar.
Temmuz ayının sıcaklığını yaşadığımız bugünlerde,
aradan geçen 63 yıla rağmen devrimci kişilik olarak
Nikola Vaptsarov, hala yanımızda yeralmaktadır.
Nikola Vaptsarov, bir sanatçının nasıl olması
gerektiğinin en iyi tarifidir. Yüreği aşkla doludur.
Hiçbir engel bu aşkın önünde duramaz. İnsan sevgisi
ile beslenir her geçen gün. Bu sevgi, faşizme
olan kinini daha da büyütür. Bu kini sadece şiirlerle
ifade etmez. Pratiği ile de ortaya koyar. İdama
giderken uğruna mücadele verdiği halkının yanısıra,
bir kişiyi daha unutmaz.... Hayattaki zorluklara
göğüs germesinde her zaman yanında olan eşine
bir şiir hediye eder;
Veda
Geleceğim bazen
Uykudayken sen
Beklenmedik bir
Konuk gibi
Gireceğim içeriye
Sen uykudayken
Ve sokakta bir başına
Koyma beni
Kapıyı sürgüleme üstünden
Ansızın çıkar gelirim
Uykudayken sen
Beklenmedik bir
Konuk gibi...
Ölümünün 63. yılında faşizme karşı mücadelede
hayatını ortaya koyan, proleter, devrimci, komünist
şair, Nikola Vaptsarov’u saygıyla anıyoruz…
|