Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

31. Sayı - Temmuz 2005

F. Hançer

Haziran direniş günleriyle geldi, özelleştirme saldırılarına karşı emekçi direnişi ile biçimlendi...
Emperyalist neoliberal politikaların en saldırgan yüzlerinden olan özelleştirmeler yaz ayları için gündemleştirilmiş durumda. Ülkenin en önemli sanayi ve iletişim işletmeleri Ereğli Demir Çelik, Seydişehir Eti Alüminyum, Telekom, Tüpraş ve THY yaz ayları içinde parça parça emperyalist tekellere ve yerli işbirlikçilerine peşkeş çekilmeye hazırlanılıyor. Özelleştirme saldırısı için kullanılan yalanların, iki yüzlü riyakarlıkların hiçbiri geçerli değil bu işletmelerde. Tümü kar ediyor, tümü bulundukları bölgenin ana yaşam damarı, tümü büyük bir iş gücünü barındırıyor. Tümü çok daha fazla gelişmeye açık ve ülke açısından stratejik bir yapıya sahip...
Yani yalanla, dolanla altından kalkacakları bir durum değil söz konusu olan... Herşey çok açık, kendine değerlenecek yeni ve kârlı alanlar arayan emperyalist tekeller, böylesi yağlı lokmalara mutlaka sahip olmak istiyorlar. Tüm meşruluklarını başta ABD emperyalizmi olmak üzere, emperyalist güçlerin şartlı onayından alan Tayyip, elde kalan son ve en değerli işletmeleri emperyalistlerin de dayatmalarıyla haraç mezat satışa çıkarıyor. Bundan elbette kendi yandaşlarının da ciddi ölçüde bir rant elde edecekleri açık. Bu tür özelleştirmelerin rüşvet ve oldubittiler sarmalından geçmeden gerçekleşmeyeceği deneylerle sabit...
Bu arada özelleştirmeyi yenilir yutulur hale getirmek için kullanılan “sermayeyi halka yayma, halka satış” vb. söylemler ise artık tümüyle mazide kalmış durumda.
Kısacası ortada çok açık bir yalın-çıplak saldırı sözkonusu... Öyle gizlenmeden saklanmadan yapılan, daha doğrusu yalana, dolana olanak tanımayan koşullarda cepheden gelen bir saldırganlık söz konusu.
Tabii, Tayyip ve rantiyeleri artık büyük işlere, büyük “parsalar” toplamaya soyunmuş durumdalar. Aslında konumları öyle çok da ciddi değil... Emperyalistlerin taşeronluğunu yapıyorlar. IMF, ABD ve AB emrediyor, Tayyip ve rantiyeleride bunlardan nemalanarak işleri kotarıyorlar. Yaz aylarının genel rehaveti, mecliste CHP’nin sızlanmalarının ortadan kalkacak oluşu vb.’ni de hesaba katarak Haziran’dan itibaren başlayan bir takvim gündemleştirilmiş durumda. Süreç asıl sonuçlarını Temmuz ve Ağustos aylarında verecek.

Bu Yağmaya Dur Diyen Var
Hiç kuşkusuz, evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. SEKA direnişinde olduğu gibi yıpratıcı uzatmalar sonunda belki işçilerin direnişi bir biçimde savuşturulabiliyor. Ancak Ereğli gibi, Seydişehir gibi, Tüpraş gibi bir bölgenin, kentin, ilçenin tümünün yaşamını baştan aşağıya belirleyen işletmeler söz konusu olduğunda direniş dalgasının savuşturulması hiçte kolay olmuyor.
Seydişehir işçisi bunu açık ve net gösterdi. Emekçiler işlerini, zaten yeterince zorda olan yaşam koşullarını, polis ve jandarma şiddetiyle gelen özelleştirme saldırısına karşı meşru direniş hakkını kullanarak savundu ve saldırıyı püskürttü. Binlerce polis, gazlar, panzerler, joplar ve karşılarında kadınlarıyla, çocuklarıyla, erkekleriyle Şeydişehir Eti işçileri dişe diş bir çatışma; hiçbir şey karşılıksız değil, joplara karşı fabrikanın demir çubukları, gazlara ve panzerlere karşı asit ve tozlar... Ve püskürtülen özelleştirmeciler ve polisler...
Yani direniş var, işini, aşını, çocuklarını, ülkesinin değerlerini savunan emekçiler var. İşçilerin etrafında kenetlenen tüm Seydişehir halkı var...
Direniş sesleri sadece Seydişehir ile sınırlı değil, Ereğli’de tüm gücüyle ses verdi Haziran’da. Ay ortasında yapılan mitinge işçisiyle, öğrencisiyle, esnafıyla tam 30 bin emekçi katıldı. Tüm Ereğli tek ses, tek yumruk, tek barikattı...
Telekom’da direniş giderek mayalanıyor, Tüpraş direnişe hazırlanıyor, THY direnişi daha da belirginleştiriyor.
Aslında tam da bu noktada bir şeyi daha vurgulamak gerekiyor. Ortada sadece bir yağma saldırısı yok, emperyalizm ve oligarşi bu saldırının türev sonuçlarını da büyük bir iştahla istiyor. Ve bunların başında esnek üretimin henüz yeterince uygulanmadığı, geçmişin kazanımlarının hala daha az yada çok korunduğu bu büyük işletmelerin özelleştirilmesiyle nesnel olarak büyük bir direnme gücüne sahip, direniş kaleleri haline gelebilecek bu işyerlerinin etkisizleştirilmesi de hedefleniyor.
Kısacası bu aylar işçi sınıfının direniş ayları olarak gelişecek...
Direnişte inisiyatifin tümüyle sendikalarda olduğu açık. Direnişin genişliği, derinliği, yaratacağı sonuçlar tümüyle sendikaların direnişi tüm ülke çapına yayma iradesi göstermelerine, işletmelerde büyük ve kararlı direnişler, işgaller vb. geliştirilmesine bağlı... Ancak özellikle Seydişehir direnişini yöneten Çelik-İş ve Ereğlide örgütlü Türk Metal-İş, özelleştirmeye cepheden karşı durmayan, sınıfın çıkarları konusunda genel olarak oldukça geri bir tutuma, işbirlikçi yaklaşımlara sahip olan sendikalar... Bu sendikalar tabandan gelen basınçla direnişi sahipleniyorlar. Bunun da sınırları var. Ancak herşeye karşın direnişin basıncı onları da belirli bir süre sürükleyecektir. Bu noktada atılacak en önemli adım; bu saldırıya karşı en başta saldırının doğrudan muhatabı olan işçilerin ve örgütlülüklerinin öncülüğünde gelişecek ve tüm ülke çapında oluşturulacak bir direniş platformu yaratılmasıdır. Böylesi bir platform sarı ve uzlaşmacı sendikacıların ayak oyunu yapmalarını da önemli ölçüde engelleyecek, direnişi büyütürken, ihanet zeminlerini sınırlayacaktır...
Halkın yaşamına saldırılar sadece bunlarla sınırlı değil... IMF’nin, ABD emperyalizminin, AB emperyalizminin doğrudan müdahaleleriyle çok yönlü bir kuşatma tüm toplumsal yaşamı boğmaya devam ediyor. IMF dayatmasıyla gündeme gelen Sosyal Güvenlik yasası, Vergi ve Bankacılık yasalarına ilişkin düzenleme önerileri üst üste emekçilerin üzerine püskürtülüyor.
AB ile işbirliği içinde sözde kentsel dönüşüm adı altında yoksul gecekondularının yıkımını hedefleyen büyük projeler geliştiriliyor. Bunların ilk adımları henüz yoklama düzeyinde çeşitli emekçi semtlerinde gündemleştiriliyor. Elbette, gecekondu yıkımları öyle kolay işler değil, işin içine kısa sürede kanın gireceği çok açık. İnsanca barınma olanaklarından uzak emekçiler başlarının üstündeki derme çatma çatılarınında yıkılmasına öyle kolayca izin vermeyeceklerdir. Bu bir temenni değil, deneyimlerle sabit bir durumdur. Önümüzdeki süreçte giderek daha büyük ölçüde gündemleşecek olan yıkımlar bunun istisnası olmayacaktır. Kısacası bu cephedeki saldırıda en az işletmelerdeki işçilerin direnişleri kadar büyük direniş cepheleri yaratarak karşılanacaktır.
Saldırganlık tek yönlü tek boyutlu değil; son süreçte gündemleşen telefon dinleme olayları, yaşamımıza ne ölçüde müdahale edildiğini, demokrasi geliyor teraneleriyle kaşıkla verilenin kepçeyle nasıl alındığını açıkça gösteriyor. MİT’e verilen sınırsız dinleme yetkisi, polisin ve JİTEM’in sınırsızca kullanacağından emin olabileceğimiz dinleme yetkileri artık haberleşme özgürlüğü ve gizliliği diye bir hakkın kağıt üzerinde bile olmadığını açıkça tescil ediyor. Faşizm sıradanlaşıyor, olağan bir hal haline geliyor, kağıt üzerindeki haklar bile yumuşakça söylemlerle hasır altı ediliyor.
Kürt coğrafyasındaki saldırılar giderek boyutlanıyor. Kürt ülkesi yeniden boydan boya kana bulanıyor. Kürt ulusunun özgür yaşam hakkını zerre kadar kabul etmeyeceklerini olanca güçleriyle uyguladıkları şiddetle ortaya koyuyorlar. Hiç kuşkusuz, orada da direniş var. Arayış var.
Saldırganlıktan söz ederken daha özgül bir olgu olarak MKP’li devrimci gerillaları anmadan geçmeyeceğiz. MKP’li devrimciler tüm devrimcilerin ve emekçilerin bilincinde devrimci direniş iradesinin, devrimci savaş iradesinin, sisteme teslim olmama, devrimci çalışmayı sürdürme kararlılığının ifadeleri olarak yaşatılacaklar. Saldırdılar ve katlettiler, ancak devrim ve devrimci direniş sürüyor, sürecek de...
Şurası çok açık ki, Tayyip ve hükümeti bu akılları emperyalistlerden alıyor ve sadece ülke içinde değil, ülke dışında da emperyalistlerin yeni saldırı planlarına, yeni girişimlerine dahil oluyor. Tayyip’in Amerika gezisi tam da bu noktada anlam taşıyor. Tayyip ABD emperyalizmi ile arasındaki ilişkilerde gevşeyen vidaları sıkılaştırmak, güven ve destek tazelemek ve ona biat etmek için Beyaz Saray kapılarında el pençe durmaya gitti. IMF programlarının hızlandırılması, ABD emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesinin taşeronluğuna daha sıkı soyunarak İslam Konferansı Örgütünde, Lübnan ziyaretinde buna dönük girişimler geliştirmesi oligarşinin ABD emperyalizminin izinde daha sıkı yürüyeceğini gösteriyor.
Yeni boru hatları projeleri, bunlar için ABD emperyalizmi ile yeni işbirliği projeleri vb. hızla yol alıyor.
Amerikan emperyalizmi ile dostluğun ise sonu olmayacak bu coğrafyada... ABD vahşetin adı haline geliyor Ortadoğu ve Asya coğrafyasında. Her gelişme bunu bir kez daha güçlü biçimde vurguluyor. Özbekistan’da gerici yönetimin halka ateş açarak yaptığı katliamı yapan ve yönetenlerin ABD yetiştirmesi Özbek kontrgerillası olduğu ortaya çıktı. Sadece bu değil; Irak’ta napalm bombaları kullanılmadığı iddia edilmesine karşın, ABD’nin bunları yoğun biçimde kullandığı kanıtlarıyla tespit edildi. Üstelik baş müttefiki İngiltere’yide bu konuda aldattığı, “kullanmayacağım” sözü vermesine karşın sözünde durmadığı ortaya çıktı.
Oligarşi ve ABD emperyalizminin kaderi daha fazla içiçe geçiyor. Düğüm giderek karmaşıklaşıyor...
Bu düğümü devrim ve devrimci sosyalist öz
ne ve irade çözecek. Bugün hem ülkemizde hem bölgemizde zalimlerin karşısında duracak öncü güç arayışı giderek daha yakıcı biçimde ortaya çıkıyor. Emekçiler çaresizliklerinin kaynağında, bir türlü kendi sınırlılıklarını aşamayan direnişlerinin önünün açılmasında başlıca sorunun bir öncü kurmayın varolmayışını sezgisel düzeyde de olsa daha çok hissediyorlar. Elbette hayıflanıp duracak değiliz. Yolumuzda yürüyoruz, özneyi inşa ediyoruz. Bu süreçte direnişler içinde elimizdeki olanaklar ölçüsünde vargücümüzle yer almak başlıca görevdir.
Her devrimci sosyalist pratiğini hayal üzerine değil, gözünü ufuktan, büyük hedefimizden ayırmadan, bugünün somut direnişleri üzerinden kurmalıdır.
Evet, belki Seydişehir’de, Ereğli’de olamayabiliriz, ancak oralardaki emekçilerin, bulunduğumuz her alanda direnişçi, devrimci sesi olabiliriz... Direnişlerin sesini gücünü her alana yayabiliriz, yayacağız...
Gecekondu yıkımlarının karşısında emekçi ailelerle birlikte direniş barikatlarının arkasında durabiliriz, duracağız...
Emperyalizme ve siyonizme karşı tüm direniş mevzilerinde yer alabiliriz, alacağız...
Sıcak yaz aylarının direniş günlerini bu bilinçle karşılıyoruz...


 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul