Narco News’ten aldığımız bu röportaj, Dan
Feder tarafından Araştırmacı Avukat Eva Golinger
ile yapıldı. Golinger, daha önce dergimizde “İsrail
ve Kontralar”la ilgili bir yazısını yayınladığımız
Jeremy Bigwood’un yakın çalışma arkadaşı ve bölgedeki
ABD faaliyeti üzerine bir kitabı da var. Okurlarımızın
Venezuela’daki Chavez karşıtı komploların ABD
tarafından nasıl tezgahlandığını kavraması için
Golinger’in söylediklerinin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Nisan ayında, Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez,
Venezuela askerlerinin eğitim için ABD’ye gitmelerine
ve dahası ABD yetkililerinin Venezuela’da eğitim
vermelerine olanak tanıyan IMET (Uluslararası
Askeri Eğitim ve Talim) programını iptal etti.
Chavez’in programın iptaline dair açıklaması,
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın programın iptalinin
“beklenmedik” ve “gerekçesiz” olduğu yönündeki
iddialarını yineleyen medyanın büyük bir kısmının
manşetlerindeki yerini günlerce korudu. Fakat
bu iptal, aslında Venezuela asıllı Amerika’lı
genç bir gazeteci ve avukat olan Eva Golinger
tarafından saptanan bulguların doğrudan sonucuydu.
Eva Golinger, bu program ile Venezuela ordusundaki
darbe girişimleri arasındaki doğrudan bağlantıyı
ortaya çıkarmıştı.
2002 darbe girişimi aslında, Latin Amerika’daki
eski ABD müdahalelerinin tüm alışılmış biçimlerini
kökten değiştirdi. Ülkesindeki sosyal yoksunluk
ve yoksulluk durumunu değiştirmeye çalışan ve
ABD’nin politik ve ekonomik çıkarlarına zarar
vermek pahasına yerel egemenliği yeniden öne çıkaran
halkçı bir başkan, ülke oligarşisinin temsilcileri
ve ordunun yüksek rütbeli üyeleri tarafından zorla
görevden alındı. Yönetim ele geçirildikten sonra,
ABD Dışişleri Bakanlığı, tüm demokratik kurumları
ve anayasal hakları ortadan kaldıran yeni rejime
övgüler yağdırdı. Kendisine sadık askerlerin kitlesel
bir biçimde ayağa kalkmasından hemen sonra göreve
dönen Chavez, Venezuela halkı ve yabancı gözlemciler
darbenin “ABD yapımı” olduğunu savundular; tıpkı
1973’te Şili Başkanı Salvador Allende’ye ve diğerlerine
karşı yapılan darbeler gibi... Bu, bir süre spekülasyon
olarak kaldı. Hem Washington, hem de Venezüela
muhalefeti bu konuda hiçbir delilin olmadığını
ve bu iddiaların paranoyak komplocuların ürünü
olduğunu söylediler.
Fakat delillerin ortaya çıkması çok gecikmedi.
Araştırmaların ardından olaydaki ABD suç ortaklığını
ispat edenler Eva Golinger ve bağımsız gazeteci
(ve Narco News Gerçek Gazetecilik Okulu Profesörü)
Jeremy Bigwood’du. Geçen kış, Golinger ve Bigwood,
2002 darbesinde büyük rol oynayanlar dahil, Chavez
karşıtı gruplara NED (Demokrasi İçin Ulusal İlerleme)
ve USAID (ABD Uluslararası Gelişim Örgütü) gibi
kurumlar aracılığıyla milyonlarca doların aktarıldığını
açığa çıkardılar. Ardından diğer açıklamalar geldi.
Bilgilerin büyük bir kısmı FOIA (Bilgiye Erişim
Özgürlüğü Hareketi) aracılığıyla açığa vurulan
ve www.venezuelafoia.info.internet sitesinde yayımlanan
belgelerden geliyordu.
Golinger’la ilk kez bu Nisan’da ikimizin de darbenin
ve 2002 karşı darbesinin 3. yılı dolayısıyla yapılan
etkinliklere katıldığımız Caracas’ta karşılaştım.
Golinger, şehirde Venezuela medyasıyla röportajlar,
söyleşiler ve toplantılar için çılgınca koşturuyor
ve açılış seremonilerinde bir tür onur konuğu
olarak Chavez’le aynı sahneyi paylaşıyordu.
Golinger geçenlerde, Bigwood’la birlikte Chavez
Şifresi adlı bir kitap çıkardı. Caracas’taki sıkışık
programımızda bir röportaj için uğraştığımız başarısız
girişimlerden sonra, Golinger geçen hafta New
York’ta telefon bağlantısıyla Narco News’e konuştu.
Narco News: Çalışmanızı bilmeyenler
olabilir diye, daha temelden başlayalım. ABD,
Venezuela’da Nisan 2002’de gerçekleşen darbenin
doğrudan içinde miydi?
Eva Golinger: Benim düşüncem, araştırmalarıma
dayanarak söylüyorum, kesinlikle öyleydi. “Doğrudan”
demekle neyi kast ettiğimize göre değişir, fakat
daha önce ve kitapta da söylediğim gibi, çeşitli
faktörlerin bir araya gelmesi söz konusu. O dönemde,
ABD yetkilileri bu örgütlerin ve bireylerin darbe
planladığını açıkça biliyorlardı, Chavez karşıtı
grupların finansmanı 4 kat arttırıldı. Bu, onların,
darbe faaliyetlerini desteklemeyi amaçladıklarını
gösteriyor. Bence bu yeterince “doğrudan” bir
yol... Sadece finanse etmek değil, talim, politik
ve askeri destek var.
ABD, Venezuela silahlı kuvvetlerinin içine sızmasının
dışında, askeri talim programları aracılığıyla
da çoğu darbede doğrudan rol oynayan üst düzey
askeri yetkililerin hareketlerini etkileyebildi.
ABD hükümeti genellikle bizzat kendisi darbe yapmaz;
onlar perdelerin arkasından çalışırlar ve Venezuela
olayında yaptıkları da tam olarak buydu. Bunu
inkâr etmenin hiçbir yolu yok. Niyetlerinin bu
olmadığını söyleyebilirler ve doğrusu açıkça bir
darbeyi desteklemeyeceklerini de ifade ettiler.
Fakat perde arkasından buna benzer faaliyetleri
ve eylemleri kışkırtıp finanse ediyorlardı.
NN : ABD’den her yıl muhalif gruplara giden
para ne kadar?
EG : Bu yıl, yaklaşık 6 milyon dolar. Bu USAID
ve NED’in toplamı. Henüz rakamlara sahip değiliz,
fakat belki de 2006 mali yılında bu rakam yükselecek.
Daha doğrusu Dışişleri Bakanlığı yükselteceklerini
ifade etti. Başkan Bush, Şubat başındaki Kongre
öncesinde konuşarak tüm 2006 bütçesini savundu,
özellikle Venezuela olayına işaret ederek “demokrasi
için çalışan sivil toplum grupları”nın ve politik
partilerin finansmanını arttırmak istediğini söyledi.
2001’den beri hesaplanan toplam mali yardım 27
Milyon doların biraz üzerinde. Ve bu sadece NED
ve USAID’e ait bir rakam; CIA harcamalarını kapsamıyor.
N.N : NED kısmı oldukça iyi bir biçimde teşhir
edildi. Peki USAID parası nereye gidiyor.
E.G : Bunun nedeni şu: USAID, her şeyden önce
bana verdiği belgelerde para sağladıkları grupların
isimlerini sansürlüyor; NED ise para sağladıkları
konusunda daha çok bilgi vermiş. Fakat genel olarak
her ikisinden ve başka fonlardan para alanlar
aslında aynı organizasyonlardır. Venezuela olayında
tüm referandum faaliyetleri için, mali destek
alan diğerlerine OAS ve Carter Center da dahil.
OAS yaklaşık 100.000 dolar aldı, fakat onların
kendi fonları da var. Carter Center ise 1.75 milyon
dolar aldı. Onların Venezuela’daki faaliyetlerinin
büyük bir kısmı USAID tarafından finanse edildi.
İlginç olan bu.
N.N : Sanırım, bu USAID açısından çok iyi bir
yatırım değildi.
E.G : Evet. Ve diğerleri: IRI (Uluslararası Cumhuriyetçi
Enstitü) ve NDI (Ulusal Demokrat Enstitü) de aynı
şekilde Venezuela’daki faaliyet için, daha sonradan
Súmate’ye verdikleri -ki bu belgelerde var- fondan
para aldılar. Ayrıca Primera Justicia ve Proyecto
Venezuela gibi diğer politik partiler de NED’in
finanse ettiği benzer gruplardır. Bu, aslında
Venezuela’da bir sürü muhalif grup olduğu anlamına
gelmiyor. Hepsinin kimler olduğunu biliyoruz ve
bunların oldukça büyük kısmı ABD fonu ya da askeri
eğitimi ve desteği alıyorlar.
N.N : Bu gruplardan herhangi birinin gerçekten
ABD fonuna bağlı olduğu söyleyebilir misiniz?
E.G : Kesinlikle. Belki de büyük bir kısmı. Belki
hepsi değil, daha önceden de var olanlar var,
fakat bunlar daha küçük organizasyonlar. NED fonunu
artık almayan bir grup olan Asemblea de Educacion
dağıldı. Grubun yöneticisi olan Leonardo Carvajal,
bir gazeteciyle yaptığı röportajda kendilerinin
tamamen NED fonu üzerinden varolduklarını ifade
etti. Organizasyonun tüm çalışanlarının maaş makbuzları
bende var; hepsi doğrudan NED’den maaş alıyor.
Ve Carvajal’ın söylediğine göre tüm örgüt ve işletme
giderlerini NED karşılıyor.
(Röportajı yapanın notu: Carvajal, Pedra Carmona’nın
darbe rejiminde Eğitim Bakanı olarak atandı.)
N.N : Peki onlara verilen fonlar niye kesildi?
E.G : NED’in onları finanse etmekten niye vazgeçtiğini
bilmiyorum. Bana sorarsanız, eğitim alanına dair
hiçbir şey yapmadıkları, sokaklarda yürümekten
başka bir işle uğraşmadıkları için fonlar kesilmiş
olabilir. Hatta NED’e verdikleri kendi hesaplarında,
gurur duyarak ifade ettikleri şey buydu. Yaptıkları
anlaşmaya gerçekten uymuyorlardı. Dolayısıyla,
fonların devamı için en azından NED’in finanse
ettiği projeleri gerçekleştirmek için çok az da
olsa çaba harcanmalı. Sonuçta paralar “program
dışı” eylemlere gitse de, hiç olmazsa işe yarar
bir şey yapıyor olmalılar, yoksa fon kesilecektir.
N.N : Bu tür bir şey ABD’de asla hoş görülmez
değil mi?
E.G : Her şeyden önce, herhangi bir politik parti
ya da kampanyanın yabancı bir hükümetten para
alması yasadışıdır, dolayısıyla ABD’de kesinlikle
hoş görülmez. Yabancı bir hükümetin bir sivil
toplum örgütünü ya da kendi çıkarları için çalışan
buna benzer bir grubu finanse etmek isterse, Adalet
Bakanlığı bünyesindeki Foreign Agent Registration
Act’ta (Yabancı Temsilciler Kayıt Bürosu) kayıtlı
olmak zorunda kalacaklardı.
Ayrıca faaliyetlerini düzenli aralıklarla rapor
etmeleri gerekirdi. USAID veya NED’in Venezuela’da
yaptığı gibi bir şeye ABD’de kesinlikle izin verilmezdi.
Çünkü böylece sen, gerçekte bir şey yaparken görünüşte
başka bir şey yapıyorsun.
N.N : Peki öyleyse bu durum Venezuela’da yasal
mı?
E.G : Hayır Venezuela’da da yasal değil. Her ne
kadar bir Kayıt Bürosu’na sahip değillerse de,
umarım sonunda o da olacak. Ama bir sürü farklı
yasa var. Fakat herhangi bir organizasyonun Venezuela
hükümetini alaşağı etmek için yabancı hükümetten
fon alması her şekilde kesinlikle yasadışıdır.
Dolayısıyla ABD hükümetinden fon alan ve darbeye
katılan tüm bu organizasyonlar yasayı ihlal ediyorlar;
aynı şekilde politik partiler de yabancı bir hükümetten
fon alamazlar. Bildiğim kadarıyla, tüm bunlar
inceleniyor. Bunlardan gerçekten dava konusu olanı
ise Súmate’dir (2004 referandumunun arkasındaki
ana politik grup).
N.N : Bu dava şimdi ne durumda?
E.G : Henüz bir karara varılamadı. Önduruşma
için 2 Kasım’a gün verildi ve sonradan ertelendi.
Başyargıç davayı yeniden ele almayacaklarını söylediği
halde Yüksek Mahkeme Ceza Dairesi’nde konu yeniden
inceledi. Ve Ceza Dairesi davaya bakmadan önce
bir ön duruşmaya ihtiyaç olduğuna karar verdi.
Fakat tarih verilmedi.
Venezuela hükümeti, ABD baskısı karşısında diz
çökmüyor. Fakat ABD davayı düşürmek için inanılmaz
bir çaba harcıyor. NED Başkanı Carl Gershman,
geçen Kasım’da Venezuela’ya gitti ve Yüksek Mahkeme
baş yargıcı ve savunma makamını eğer davayı düşürmezlerse,
kötü şeyler olacağını söyleyerek tehdit etti.
Dünya Bankası, Venezuela’nın Yüksek Mahkemesi’ne
yasal reform programı için sağladığı fonu kesti
ve bu zaten Carl Greshman’ın baş yargıç Ivan Rincon’a
yönelttiği tehditlerden biriydi.
Diğer bir tehdit ise iki ulus arasındaki ilişkilerin
kötüleşeceği, uluslararası baskı oluşturacaklarıydı.
Şimdi Venezuela’nın politik zulüm uygulayan bir
ülke olduğunu söylüyorlar ve herkesi etkilemeye
çalışıyorlar. Biliyorsunuz, Human Rights Watch,
Uluslararası Af Örgütü ve diğer örgütlerin hepsi
Venezuela’ya baskı yapıyorlar.
N.N : ABD’nin Venezuela silahlı kuvvetlerine
sızması tam olarak nasıl oldu?
E.G : Sahip olduğum ve açıkladığım belgelere göre,
bunu temel olarak IMET (Uluslararası Askeri Eğitim
ve Talim) programlarıyla yaptılar. Bu, karşılıklı
bir değişim programı aslında; ama tabii ki ABD
askeri görevlileri Venezuela’da eğitilmiyor. ABD
askeri görevlileri Venezuela’ya gidiyorlar ve
orada kurs ve programlar veriyorlar. Sonunda Başkan
Chavez’in son verdiği şey bu; fakat darbe zamanında
bu program vardı.
Programla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan
elde ettiğim belgelerde, programın amacının Venezuela
ordusunun yüksek makamlarında etkili olabilmek
olduğu açıkça ifade ediliyor. Ayrıca programın
ABD için önemli olmasının bir diğer nedeni de,
IMET programıyla ABD’de eğitilenlerin geriye döndüklerinde
Venezuela ordusunda yüksek bir seviye ya da kumanda
pozisyonunda olacaklarının garanti edilmesidir.
Özel bir belgede, programın başarılarına bir örnek
veriyorlar: General Raul Salazar, 1992’de Başkan
Chavez’in yönettiği askeri ayaklanma sırasında
gerçekten yüksek rütbeli bir görevliydi ve ayaklanmayı
bastırmakla görevliydi.
Fakat birtakım nedenlerle, daha sonra Chavez’in
destekçisi ve ilk savunma bakanı oldu. Salazar,
Chavez’e karşı darbe sırasında İspanya Büyükelçisi’ydi
ve İspanya darbede parmağı olan diğer kilit ülkedir.
Venezuela muhalefeti içerisindeki Pedro Carmona
ve diğerleri, darbeden önceki haftalarda İspanya’ya
gitmişlerdi. Carmona’nın başkanlık planını Madrid’de
yapışının tüm öyküsü bu.
Elimdeki belgelerde Amerikalılar, “Raul Salazar
bizim en iyi örneğimizdir” diye haykırıyorlar
ve ondan ABD çıkarlarını yücelten biri olarak
söz ediyorlar. Bu ilginç, çünkü o Chavez hükümeti
içine giren yüksek rütbeli askeri görevlilerden
biridir. Salazar, hükümetin kilit noktalarından
biriydi ve daha sonra darbe sırasında bu kilidi
açtı. Bu yüzden, başından beri ABD çıkarlarını
savunduğu ve ABD hükümetinin kontrolünde olduğu
halde, Chavez birtakım nedenlerle savunma bakanı
ve daha sonra büyükelçi yapacak kadar ona inandı
ve güvendi.
N.N : Sizin araştırmanız, Chavez’in Nisan’da
IMET programını iptal etmesinde özellikle bir
rol oynadı mı?
E.G : İptal edilme nedeni kesinlikle buydu; çünkü
artık böyle gitmeyeceğini biliyorlardı. Chavez’in
başkanlığından önce program aynı etkiye sahip
değildi, çünkü bütün hükümet zaten ABD emirlerine
uyuyordu ya da ABD çıkarları için çalışıyordu.
Fakat, ABD çıkarlarına boyun eğmeyen ve bu çıkarları
tehdit eden bir hükümetiniz varken -ABD açıkça
ve doğrudan bir biçimde bu hükümete düşman iken-
askeri personelinizin ABD tarafından eğitilmesini
sağlayan bir programı kabul edemezsiniz.
Özellikle bu program asıl olarak ordunuzun yüksek
rütbelerinde etkili olmayı amaçlıyorsa...
Dolayısıyla bu tehlikeli bir durum. Düşmanın hiç
zorlanmadan içeri girmesine izin veriyorsunuz,
ABD’ye Venezuela silahlı kuvvetleri üzerinde açıkça
egemenlik veriyorsunuz.
Programın iptali tabii ki tüm bunların bittiği
anlamına gelmiyor. Venezuela ordusu içersinde
hala ABD’de eğitim almış ve ABD ile doğrudan ilişkide
olan çok sayıda askeri görevli var. Ve tabii ki
ABD askeri ataşeleri hala Venezuela’da, fakat
tüm bunlar ayrı konu. Tamam, IMET programı bitti
ama onlar Venezuela askeri görevlilerini baştan
çıkaracak tüm faaliyetleri yürüteceklerdir. Yani
bu, tüm ABD personelinin kovulacağı anlamına gelmiyor.
Yine de bu Venezuela için iyi bir şey.
N.N : Yaptığınız iş ABD hükümeti üzerinde herhangi
bir etki yarattı mı?
E.G : Evet, kesinlikle. İlk olarak bana verdikleri
belgelerden dolayı böyle bir şey olmasına ihtimal
vermiyorlardı. Fakat ben bu bilgilerin Venezuela’da
ulusal düzeyde kullanılmasını sağladım.
Bu bilgiler ve araştırma Bolivarcı devrimin ilerlediği
yolu da etkiledi. Bu doğru bilgiye sahip olmadan
önce, ABD’nin darbeye karıştığı sadece bir söylentiydi.
Muhalefetin ABD tarafından finanse edildiği söylemi,
bu araştırmanın bir sonucudur. Ve bu Venezuela’da
her konuda Chavez’in elini oldukça güçlendirdi.
Aynı zamanda daha önceleri muhalefeti destekleyen
insanları da etkiledi; çünkü hiç kimse Washington
tarafından finanse edilen bir muhalefeti desteklemek
istemez.
Bu ABD’yi de oldukça zor bir konuma soktu. Bu
araştırma öncelikle NED’in varlığını tehdit ediyor.
Tüm bu “sivil toplum mücadelesi” deşifre oldu
ve dolayısıyla şimdi garip bir durumdalar.
N.N : ABD hükümeti olacakları bilseydi, belgeleri
vermezdi dediniz. Bu belgelere ulaşmak artık sizin
için zorlaşıyor anlamına mı geliyor?
E.G : CIA’den, darbeyi de içeren aylara dair,
çok gizli 6 belge aldım, ve bunlar gerçekten rastlantısaldı.
Ağır bir biçimde sansürlemişlerdi. CIA kesinlikle,
gerçekten faydalı olacağını düşündüğü hiçbir bilgiyi
vermezdi. Çok değil, darbeden sadece 2.5 yıl sonra
bunları aldım. Ona bir şeyler veririz ama işine
yaramaz, olsa olsa “elimde CIA’den aldığım bir
şeyler var” diyebilir şeklinde düşündüler. Ama
ben bütün bunlardan yeterli miktarda bilgi çıkarabildim.
Bunlar elimdeki en önemli belgeler, çünkü darbedeki
suç ortaklığını gösteriyorlar.
31 Mayıs 2005
|