Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

31. Sayı - Temmuz 2005

Çev. G. Alsancak

Narco News’ten aldığımız bu röportaj, Dan Feder tarafından Araştırmacı Avukat Eva Golinger ile yapıldı. Golinger, daha önce dergimizde “İsrail ve Kontralar”la ilgili bir yazısını yayınladığımız Jeremy Bigwood’un yakın çalışma arkadaşı ve bölgedeki ABD faaliyeti üzerine bir kitabı da var. Okurlarımızın Venezuela’daki Chavez karşıtı komploların ABD tarafından nasıl tezgahlandığını kavraması için Golinger’in söylediklerinin önemli olduğunu düşünüyoruz.

Nisan ayında, Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, Venezuela askerlerinin eğitim için ABD’ye gitmelerine ve dahası ABD yetkililerinin Venezuela’da eğitim vermelerine olanak tanıyan IMET (Uluslararası Askeri Eğitim ve Talim) programını iptal etti. Chavez’in programın iptaline dair açıklaması, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın programın iptalinin “beklenmedik” ve “gerekçesiz” olduğu yönündeki iddialarını yineleyen medyanın büyük bir kısmının manşetlerindeki yerini günlerce korudu. Fakat bu iptal, aslında Venezuela asıllı Amerika’lı genç bir gazeteci ve avukat olan Eva Golinger tarafından saptanan bulguların doğrudan sonucuydu. Eva Golinger, bu program ile Venezuela ordusundaki darbe girişimleri arasındaki doğrudan bağlantıyı ortaya çıkarmıştı.
2002 darbe girişimi aslında, Latin Amerika’daki eski ABD müdahalelerinin tüm alışılmış biçimlerini kökten değiştirdi. Ülkesindeki sosyal yoksunluk ve yoksulluk durumunu değiştirmeye çalışan ve ABD’nin politik ve ekonomik çıkarlarına zarar vermek pahasına yerel egemenliği yeniden öne çıkaran halkçı bir başkan, ülke oligarşisinin temsilcileri ve ordunun yüksek rütbeli üyeleri tarafından zorla görevden alındı. Yönetim ele geçirildikten sonra, ABD Dışişleri Bakanlığı, tüm demokratik kurumları ve anayasal hakları ortadan kaldıran yeni rejime övgüler yağdırdı. Kendisine sadık askerlerin kitlesel bir biçimde ayağa kalkmasından hemen sonra göreve dönen Chavez, Venezuela halkı ve yabancı gözlemciler darbenin “ABD yapımı” olduğunu savundular; tıpkı 1973’te Şili Başkanı Salvador Allende’ye ve diğerlerine karşı yapılan darbeler gibi... Bu, bir süre spekülasyon olarak kaldı. Hem Washington, hem de Venezüela muhalefeti bu konuda hiçbir delilin olmadığını ve bu iddiaların paranoyak komplocuların ürünü olduğunu söylediler.
Fakat delillerin ortaya çıkması çok gecikmedi. Araştırmaların ardından olaydaki ABD suç ortaklığını ispat edenler Eva Golinger ve bağımsız gazeteci (ve Narco News Gerçek Gazetecilik Okulu Profesörü) Jeremy Bigwood’du. Geçen kış, Golinger ve Bigwood, 2002 darbesinde büyük rol oynayanlar dahil, Chavez karşıtı gruplara NED (Demokrasi İçin Ulusal İlerleme) ve USAID (ABD Uluslararası Gelişim Örgütü) gibi kurumlar aracılığıyla milyonlarca doların aktarıldığını açığa çıkardılar. Ardından diğer açıklamalar geldi. Bilgilerin büyük bir kısmı FOIA (Bilgiye Erişim Özgürlüğü Hareketi) aracılığıyla açığa vurulan ve www.venezuelafoia.info.internet sitesinde yayımlanan belgelerden geliyordu.
Golinger’la ilk kez bu Nisan’da ikimizin de darbenin ve 2002 karşı darbesinin 3. yılı dolayısıyla yapılan etkinliklere katıldığımız Caracas’ta karşılaştım. Golinger, şehirde Venezuela medyasıyla röportajlar, söyleşiler ve toplantılar için çılgınca koşturuyor ve açılış seremonilerinde bir tür onur konuğu olarak Chavez’le aynı sahneyi paylaşıyordu.
Golinger geçenlerde, Bigwood’la birlikte Chavez Şifresi adlı bir kitap çıkardı. Caracas’taki sıkışık programımızda bir röportaj için uğraştığımız başarısız girişimlerden sonra, Golinger geçen hafta New York’ta telefon bağlantısıyla Narco News’e konuştu.


Narco News: Çalışmanızı bilmeyenler olabilir diye, daha temelden başlayalım. ABD, Venezuela’da Nisan 2002’de gerçekleşen darbenin doğrudan içinde miydi?
Eva Golinger: Benim düşüncem, araştırmalarıma dayanarak söylüyorum, kesinlikle öyleydi. “Doğrudan” demekle neyi kast ettiğimize göre değişir, fakat daha önce ve kitapta da söylediğim gibi, çeşitli faktörlerin bir araya gelmesi söz konusu. O dönemde, ABD yetkilileri bu örgütlerin ve bireylerin darbe planladığını açıkça biliyorlardı, Chavez karşıtı grupların finansmanı 4 kat arttırıldı. Bu, onların, darbe faaliyetlerini desteklemeyi amaçladıklarını gösteriyor. Bence bu yeterince “doğrudan” bir yol... Sadece finanse etmek değil, talim, politik ve askeri destek var.
ABD, Venezuela silahlı kuvvetlerinin içine sızmasının dışında, askeri talim programları aracılığıyla da çoğu darbede doğrudan rol oynayan üst düzey askeri yetkililerin hareketlerini etkileyebildi. ABD hükümeti genellikle bizzat kendisi darbe yapmaz; onlar perdelerin arkasından çalışırlar ve Venezuela olayında yaptıkları da tam olarak buydu. Bunu inkâr etmenin hiçbir yolu yok. Niyetlerinin bu olmadığını söyleyebilirler ve doğrusu açıkça bir darbeyi desteklemeyeceklerini de ifade ettiler. Fakat perde arkasından buna benzer faaliyetleri ve eylemleri kışkırtıp finanse ediyorlardı.


NN : ABD’den her yıl muhalif gruplara giden para ne kadar?
EG : Bu yıl, yaklaşık 6 milyon dolar. Bu USAID ve NED’in toplamı. Henüz rakamlara sahip değiliz, fakat belki de 2006 mali yılında bu rakam yükselecek. Daha doğrusu Dışişleri Bakanlığı yükselteceklerini ifade etti. Başkan Bush, Şubat başındaki Kongre öncesinde konuşarak tüm 2006 bütçesini savundu, özellikle Venezuela olayına işaret ederek “demokrasi için çalışan sivil toplum grupları”nın ve politik partilerin finansmanını arttırmak istediğini söyledi. 2001’den beri hesaplanan toplam mali yardım 27 Milyon doların biraz üzerinde. Ve bu sadece NED ve USAID’e ait bir rakam; CIA harcamalarını kapsamıyor.


N.N : NED kısmı oldukça iyi bir biçimde teşhir edildi. Peki USAID parası nereye gidiyo
r.
E.G : Bunun nedeni şu: USAID, her şeyden önce bana verdiği belgelerde para sağladıkları grupların isimlerini sansürlüyor; NED ise para sağladıkları konusunda daha çok bilgi vermiş. Fakat genel olarak her ikisinden ve başka fonlardan para alanlar aslında aynı organizasyonlardır. Venezuela olayında tüm referandum faaliyetleri için, mali destek alan diğerlerine OAS ve Carter Center da dahil. OAS yaklaşık 100.000 dolar aldı, fakat onların kendi fonları da var. Carter Center ise 1.75 milyon dolar aldı. Onların Venezuela’daki faaliyetlerinin büyük bir kısmı USAID tarafından finanse edildi. İlginç olan bu.


N.N : Sanırım, bu USAID açısından çok iyi bir yatırım değildi.

E.G : Evet. Ve diğerleri: IRI (Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitü) ve NDI (Ulusal Demokrat Enstitü) de aynı şekilde Venezuela’daki faaliyet için, daha sonradan Súmate’ye verdikleri -ki bu belgelerde var- fondan para aldılar. Ayrıca Primera Justicia ve Proyecto Venezuela gibi diğer politik partiler de NED’in finanse ettiği benzer gruplardır. Bu, aslında Venezuela’da bir sürü muhalif grup olduğu anlamına gelmiyor. Hepsinin kimler olduğunu biliyoruz ve bunların oldukça büyük kısmı ABD fonu ya da askeri eğitimi ve desteği alıyorlar.


N.N : Bu gruplardan herhangi birinin gerçekten ABD fonuna bağlı olduğu söyleyebilir misiniz?
E.G : Kesinlikle. Belki de büyük bir kısmı. Belki hepsi değil, daha önceden de var olanlar var, fakat bunlar daha küçük organizasyonlar. NED fonunu artık almayan bir grup olan Asemblea de Educacion dağıldı. Grubun yöneticisi olan Leonardo Carvajal, bir gazeteciyle yaptığı röportajda kendilerinin tamamen NED fonu üzerinden varolduklarını ifade etti. Organizasyonun tüm çalışanlarının maaş makbuzları bende var; hepsi doğrudan NED’den maaş alıyor. Ve Carvajal’ın söylediğine göre tüm örgüt ve işletme giderlerini NED karşılıyor.
(Röportajı yapanın notu: Carvajal, Pedra Carmona’nın darbe rejiminde Eğitim Bakanı olarak atandı.)


N.N : Peki onlara verilen fonlar niye kesildi?
E.G : NED’in onları finanse etmekten niye vazgeçtiğini bilmiyorum. Bana sorarsanız, eğitim alanına dair hiçbir şey yapmadıkları, sokaklarda yürümekten başka bir işle uğraşmadıkları için fonlar kesilmiş olabilir. Hatta NED’e verdikleri kendi hesaplarında, gurur duyarak ifade ettikleri şey buydu. Yaptıkları anlaşmaya gerçekten uymuyorlardı. Dolayısıyla, fonların devamı için en azından NED’in finanse ettiği projeleri gerçekleştirmek için çok az da olsa çaba harcanmalı. Sonuçta paralar “program dışı” eylemlere gitse de, hiç olmazsa işe yarar bir şey yapıyor olmalılar, yoksa fon kesilecektir.


N.N : Bu tür bir şey ABD’de asla hoş görülmez değil mi?
E.G : Her şeyden önce, herhangi bir politik parti ya da kampanyanın yabancı bir hükümetten para alması yasadışıdır, dolayısıyla ABD’de kesinlikle hoş görülmez. Yabancı bir hükümetin bir sivil toplum örgütünü ya da kendi çıkarları için çalışan buna benzer bir grubu finanse etmek isterse, Adalet Bakanlığı bünyesindeki Foreign Agent Registration Act’ta (Yabancı Temsilciler Kayıt Bürosu) kayıtlı olmak zorunda kalacaklardı.
Ayrıca faaliyetlerini düzenli aralıklarla rapor etmeleri gerekirdi. USAID veya NED’in Venezuela’da yaptığı gibi bir şeye ABD’de kesinlikle izin verilmezdi. Çünkü böylece sen, gerçekte bir şey yaparken görünüşte başka bir şey yapıyorsun.

N.N : Peki öyleyse bu durum Venezuela’da yasal mı?
E.G : Hayır Venezuela’da da yasal değil. Her ne kadar bir Kayıt Bürosu’na sahip değillerse de, umarım sonunda o da olacak. Ama bir sürü farklı yasa var. Fakat herhangi bir organizasyonun Venezuela hükümetini alaşağı etmek için yabancı hükümetten fon alması her şekilde kesinlikle yasadışıdır.
Dolayısıyla ABD hükümetinden fon alan ve darbeye katılan tüm bu organizasyonlar yasayı ihlal ediyorlar; aynı şekilde politik partiler de yabancı bir hükümetten fon alamazlar. Bildiğim kadarıyla, tüm bunlar inceleniyor. Bunlardan gerçekten dava konusu olanı ise Súmate’dir (2004 referandumunun arkasındaki ana politik grup).

N.N : Bu dava şimdi ne durumda?
E.G : Henüz bir karara varılamadı. Önduruşma için 2 Kasım’a gün verildi ve sonradan ertelendi. Başyargıç davayı yeniden ele almayacaklarını söylediği halde Yüksek Mahkeme Ceza Dairesi’nde konu yeniden inceledi. Ve Ceza Dairesi davaya bakmadan önce bir ön duruşmaya ihtiyaç olduğuna karar verdi. Fakat tarih verilmedi.
Venezuela hükümeti, ABD baskısı karşısında diz çökmüyor. Fakat ABD davayı düşürmek için inanılmaz bir çaba harcıyor. NED Başkanı Carl Gershman, geçen Kasım’da Venezuela’ya gitti ve Yüksek Mahkeme baş yargıcı ve savunma makamını eğer davayı düşürmezlerse, kötü şeyler olacağını söyleyerek tehdit etti. Dünya Bankası, Venezuela’nın Yüksek Mahkemesi’ne yasal reform programı için sağladığı fonu kesti ve bu zaten Carl Greshman’ın baş yargıç Ivan Rincon’a yönelttiği tehditlerden biriydi.
Diğer bir tehdit ise iki ulus arasındaki ilişkilerin kötüleşeceği, uluslararası baskı oluşturacaklarıydı. Şimdi Venezuela’nın politik zulüm uygulayan bir ülke olduğunu söylüyorlar ve herkesi etkilemeye çalışıyorlar. Biliyorsunuz, Human Rights Watch, Uluslararası Af Örgütü ve diğer örgütlerin hepsi Venezuela’ya baskı yapıyorlar.

N.N : ABD’nin Venezuela silahlı kuvvetlerine sızması tam olarak nasıl oldu?
E.G : Sahip olduğum ve açıkladığım belgelere göre, bunu temel olarak IMET (Uluslararası Askeri Eğitim ve Talim) programlarıyla yaptılar. Bu, karşılıklı bir değişim programı aslında; ama tabii ki ABD askeri görevlileri Venezuela’da eğitilmiyor. ABD askeri görevlileri Venezuela’ya gidiyorlar ve orada kurs ve programlar veriyorlar. Sonunda Başkan Chavez’in son verdiği şey bu; fakat darbe zamanında bu program vardı.
Programla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan elde ettiğim belgelerde, programın amacının Venezuela ordusunun yüksek makamlarında etkili olabilmek olduğu açıkça ifade ediliyor. Ayrıca programın ABD için önemli olmasının bir diğer nedeni de, IMET programıyla ABD’de eğitilenlerin geriye döndüklerinde Venezuela ordusunda yüksek bir seviye ya da kumanda pozisyonunda olacaklarının garanti edilmesidir.
Özel bir belgede, programın başarılarına bir örnek veriyorlar: General Raul Salazar, 1992’de Başkan Chavez’in yönettiği askeri ayaklanma sırasında gerçekten yüksek rütbeli bir görevliydi ve ayaklanmayı bastırmakla görevliydi.
Fakat birtakım nedenlerle, daha sonra Chavez’in destekçisi ve ilk savunma bakanı oldu. Salazar, Chavez’e karşı darbe sırasında İspanya Büyükelçisi’ydi ve İspanya darbede parmağı olan diğer kilit ülkedir. Venezuela muhalefeti içerisindeki Pedro Carmona ve diğerleri, darbeden önceki haftalarda İspanya’ya gitmişlerdi. Carmona’nın başkanlık planını Madrid’de yapışının tüm öyküsü bu.
Elimdeki belgelerde Amerikalılar, “Raul Salazar bizim en iyi örneğimizdir” diye haykırıyorlar ve ondan ABD çıkarlarını yücelten biri olarak söz ediyorlar. Bu ilginç, çünkü o Chavez hükümeti içine giren yüksek rütbeli askeri görevlilerden biridir. Salazar, hükümetin kilit noktalarından biriydi ve daha sonra darbe sırasında bu kilidi açtı. Bu yüzden, başından beri ABD çıkarlarını savunduğu ve ABD hükümetinin kontrolünde olduğu halde, Chavez birtakım nedenlerle savunma bakanı ve daha sonra büyükelçi yapacak kadar ona inandı ve güvendi.


N.N : Sizin araştırmanız, Chavez’in Nisan’da IMET programını iptal etmesinde özellikle bir rol oynadı mı?
E.G : İptal edilme nedeni kesinlikle buydu; çünkü artık böyle gitmeyeceğini biliyorlardı. Chavez’in başkanlığından önce program aynı etkiye sahip değildi, çünkü bütün hükümet zaten ABD emirlerine uyuyordu ya da ABD çıkarları için çalışıyordu. Fakat, ABD çıkarlarına boyun eğmeyen ve bu çıkarları tehdit eden bir hükümetiniz varken -ABD açıkça ve doğrudan bir biçimde bu hükümete düşman iken- askeri personelinizin ABD tarafından eğitilmesini sağlayan bir programı kabul edemezsiniz.
Özellikle bu program asıl olarak ordunuzun yüksek rütbelerinde etkili olmayı amaçlıyorsa...
Dolayısıyla bu tehlikeli bir durum. Düşmanın hiç zorlanmadan içeri girmesine izin veriyorsunuz, ABD’ye Venezuela silahlı kuvvetleri üzerinde açıkça egemenlik veriyorsunuz.
Programın iptali tabii ki tüm bunların bittiği anlamına gelmiyor. Venezuela ordusu içersinde hala ABD’de eğitim almış ve ABD ile doğrudan ilişkide olan çok sayıda askeri görevli var. Ve tabii ki ABD askeri ataşeleri hala Venezuela’da, fakat tüm bunlar ayrı konu. Tamam, IMET programı bitti ama onlar Venezuela askeri görevlilerini baştan çıkaracak tüm faaliyetleri yürüteceklerdir. Yani bu, tüm ABD personelinin kovulacağı anlamına gelmiyor. Yine de bu Venezuela için iyi bir şey.


N.N : Yaptığınız iş ABD hükümeti üzerinde herhangi bir etki yarattı mı?
E.G : Evet, kesinlikle. İlk olarak bana verdikleri belgelerden dolayı böyle bir şey olmasına ihtimal vermiyorlardı. Fakat ben bu bilgilerin Venezuela’da ulusal düzeyde kullanılmasını sağladım.
Bu bilgiler ve araştırma Bolivarcı devrimin ilerlediği yolu da etkiledi. Bu doğru bilgiye sahip olmadan önce, ABD’nin darbeye karıştığı sadece bir söylentiydi. Muhalefetin ABD tarafından finanse edildiği söylemi, bu araştırmanın bir sonucudur. Ve bu Venezuela’da her konuda Chavez’in elini oldukça güçlendirdi. Aynı zamanda daha önceleri muhalefeti destekleyen insanları da etkiledi; çünkü hiç kimse Washington tarafından finanse edilen bir muhalefeti desteklemek istemez.
Bu ABD’yi de oldukça zor bir konuma soktu. Bu araştırma öncelikle NED’in varlığını tehdit ediyor. Tüm bu “sivil toplum mücadelesi” deşifre oldu ve dolayısıyla şimdi garip bir durumdalar.


N.N : ABD hükümeti olacakları bilseydi, belgeleri vermezdi dediniz. Bu belgelere ulaşmak artık sizin için zorlaşıyor anlamına mı geliyor?
E.G : CIA’den, darbeyi de içeren aylara dair, çok gizli 6 belge aldım, ve bunlar gerçekten rastlantısaldı. Ağır bir biçimde sansürlemişlerdi. CIA kesinlikle, gerçekten faydalı olacağını düşündüğü hiçbir bilgiyi vermezdi. Çok değil, darbeden sadece 2.5 yıl sonra bunları aldım. Ona bir şeyler veririz ama işine yaramaz, olsa olsa “elimde CIA’den aldığım bir şeyler var” diyebilir şeklinde düşündüler. Ama ben bütün bunlardan yeterli miktarda bilgi çıkarabildim. Bunlar elimdeki en önemli belgeler, çünkü darbedeki suç ortaklığını gösteriyorlar.

31 Mayıs 2005


 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul