Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

30. Sayı - Mayıs/Haziran 2005

TARİH SAYFALARINDAN

“Dahili iç işlerimizde mühim bir safha varsa o da Dersim meselesidir. Dahilde bulunan iş bu yarayı, bu korkunç çıbanı ortadan temizleyip koparmak ve kökünden kesmek işi her ne pahasına olursa olsun yapılmalı ve bu hususta en acil kararların alınması için hükümete tam ve geniş selahiyetler verilmelidir.” Bu cümleler 1936 yılında Mustafa Kemal’e aittir. Meclis kürsüsünden tenkil ve yoketme emri gibi olan bu konuşma için harekete geçilir. Korgeneral Abdullah Alpdoğan, sınırsız yetkilerle Dersim’e tayin edilir…
Bundan sonrasını anlamak ve anlatmak zor olmayacaktır. Dersim kendi başına buyruk bir “devlettir”. Osmanlı’dan beri gelen bir gelenektir bu. Dersim kendi kendisine yetmektedir. Dersim aşiretleri, sundukları bu modelle yeni doğmuş cumhuriyet için ayrık otu gibi durmaktadır. Diğer taraftan ise, bu yaşam biçimi, “kötü” örnek teşkil eder bölgeye. Demek ki olabilir dedirtir insanlara. O yüzden ağaç yaşken kesilmelidir. Cumhuriyetin bekası söz konusudur olan.
Dersim aşiretler tarafından yönetiliyordu. Polis, ordu, mahkeme, hapishane gibi kurumlar Dersimlilere tamamen yabancıydı. Ekili topraklar, otlaklar, sular, ormanlar, aşiretlerin kontrolü altındaydı. Aleviliğin Dersim’de yaygın olması tarihten bugüne bu bölgeye karşı farklı tutum alınmasının sebeplerindendi. Mevcut düzenin dışına çıkan Dersim, 1877/78 Osmanlı Rus savaşından sonra da devlete asker vermemeye başlamıştır. Dersim’i dağıtma girişimi Osmanlı döneminde başlar. Bu süreç içerisinde çetin bir mücadele verilir.
Dersim’e Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren karakol yapımına başlanır. Sin, Amutka, Denizik, Haydaran bölgeleri ilk yerlerdir. Seyit Rıza ve Alişer bu girişime ilk karşı çıkanlardandır. Haydaran, Kureyşan, Yusufhan ve Demanan aşiretleri biraraya gelirler. Fakat ortak bir karar çıkmaz bu toplantılardan. Karakol bazı işaretlerin habercisidir. İlerleyen günler Dersim’e yönelik kapsamlı bir saldırı kendini belli etmiştir.
Devlet tarafında da hazırlıklar sürer. Dersim direnişinin komutanlarından Seyit Rıza, Elazığ’da Abdullah Alpdoğan’la bir görüşme yapar. Diğer taraftan, Abdullah Alpdoğan, Seyit Rıza’nın yeğeni Rayber’le görüşür. Yine Dersim direnişinin komutanlarından Alişer bu görüşmeye karşı çıkar. Fakat Rayber, Alişer’i dinlemez, görüşmeye gider. Rayber, amcasına karşı ihanet etmesi suretiyle parayla satın alınarak kandırılır.
1937 yılında uçaklar, Dersim’i bombalamaya başlar. 21-22 Mart 1937 gecesi, Pax Köprüsü Demenan ve Haydaran aşiretleri tarafından yıkılır, karakollar basılır. Devlet, Yusufhan aşireti üzerinde yoğunlaşır. Burada kadınlara tecavüz edilerek, katledilir. Bir süre sonra ordu güçleri geriletilir. Dersim’in Mazgirt bölgesinde de çatışmalar başlamıştır. Direnişe, kısa sürede Bahtiyar, Abasan, Corin, Karabal, Haydaran, Demanan aşiretleri de dahil olur. Devlet de Erzurum ve Erzincan kolordularını bölgeye sevk ederken, Diyarbakır 7. Kolordu Uçak Karargahı’nı Elazığ’da konuşlandırdı.
Dersim direnişinin önderlerinden olan Alişer, devletin baş hedefleri arasındaydı. Daha önceden satın aldığı Rayber’i bu arada devreye sokar. Rayber, on beş gün boyunca direnişe katılır. Bu durum bir güven ortamı yaratır.
Alişer, direnişi Ağdat Tujik Dağı eteklerinden yönetiyordu. Alişer, plana göre bölgeyi terkedecekti. Rayber Alişer ile sık sık görüşüyordu. Ve Alişer, bölgeyi terketmeden bir gün önce, Rayber ve 8 kişi tarafından katledildi. Tarih 9 Temmuz 1937’yi gösteriyordu. Alişer ve eşi Zarife’nin kesik başları Türk ordusuna teslim ediliyordu.
Türk ordusu, Dersim’i kuşatma altına almıştı. Tanıdığı olduğumuz ormanların yakılması, Dersim direnişinde de uygulanıyordu. Kureyşan aşireti ve Bahtiyar aşiretleri Seyit Rıza’ya destek çıkan aşiretlerdendi. Bahtiyar aşireti lideri Şahin Ağa Alişer’in katledilmesinden sonra direnişi yönetenlerin başında geliyordu. Türk ordusunun barbarlığına, yapılan tüm vahşete ve yaptıkları tecavüze karşı, Haçik ve Munzur yardıma koşuyordu. Dersim’li kadın ve kızlar canlı bedenlerini bu sulara bırakarak, her türlü teslimiyeti reddediyorlardı.
Türk ordusunun havadan ve karadan saldırısı gün geçtikçe yoğunlaştı. Seyit Rıza’nın bulunduğu Laçinan Deresi, günlerce direndi. Bu direniş sonunda Seyit Rıza sağ kurtulurken, ailesi ve 33 yoldaşı katledildi.
İlerleyen günlerde direnişi aşiretler devam ettirdi. Toplantı yapan aşiretler, Munzur suyuna birer taş atarak direnişe devam kararı alırlar. Hozat’ta Bahtiyar Aşireti lideri Şahin Ağa savaşıyordu. Bu arada Yusufhan aşireti direniş devam ederken, devlet tarafına geçer. Dersim direnişini sürdüren liderlerden Şahin Ağa’nın katledilmesi, direnişin bitiş etkenlerindendir. Tarih 9 Ağustos 1937’i gösteriyordu. Şahin Ağa söğüdün gölgesinde dinleniyordu. Süt kardeşi, Lılo Hıdır Şahin Ağa’nın uykusunun derin olduğunu biliyordu. Abdullah Alpdoğan tarafından satın alınan Lılo Hıdır, Şahin Ağa’yı kafasına bir kurşun sıkarak öldürdü. Ardından kafasını keserek Hozat’a götürüp Türk Ordusu’na teslim etti.
Seyit Rıza ve yoldaşları bütün ihanetlere rağmen direnişlerini sürdürüyordu. Devlet, bu direnişlerde önemli kayıplar veriyordu. “Eğer bana yetişirsen, senin can ve mal güvenliğini sağlayacağıma ve şartlarını görüşebileceğime inanmanı isterim” şeklindeki Erzincan Valisi’nin bu mektubu, Seyit Rıza tarafından karşılık buldu. 5 Eylül 1937’de Seyit Rıza, yoldaşlarıyla birlikte Erzincan’a ulaştı. Ulaşması ile birlikte, Seyit Rıza ve yoldaşları tutuklanarak cezaevine kondu. Fazla uzun sürmeden, Seyit Rıza ve 11 yoldaşı idam cezası verildi. Dersim direnişinin liderlerinden Dersim Direniş Kuvvetleri Kumandanı Seyit Rıza ve 11 yoldaşı, 1937 yılının 15 Kasım’ı 16 Kasım’a bağlayan gece, Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edildi.
Seyit Rıza’nın idamından sonra, Dersim’de direniş bitmez. 1938 yılında jandarma müfrezesi imha edilir, karakollar basılır. Türk ordusu bir harekat daha başlatır. Yüzlerce insan bu harekatta katledilir, evlere doldurularak yakılır. Haftalarca sürer bu kitle katliamı.
Dersim direnişi, görüldüğü üzere Kürt halkının kendi yarattığı bir direniştir. İçinde direnişi, ihaneti, onuru, asla teslim olmamayı ve ilkleri barındırır.
Sabiha Gökçen adını yazdığımızda herkes bu ismi hatırlayacaktır. Daha çok Atatürk’ün manevi kızı ve ilk kadın pilot olarak bilinen Sabiha Gökçen, Dersim isyanı ile doğrudan bağlantılı bir şahıstır. En önemli marifeti ise dersimin, köylerinin kadın, çocuk demeden bombalanmasıdır. Günümüzde bir havaalanına da adı verilen Sabiha Gökçen, Dersim’in bombalanması ile ilgili olarak, “Eskişehir’de Tayyare Alayı’nda staj gördüğüm günlerden birinde uçuştan indiğimde bölükteki fevkaladelik dikkatimi çekti. Hemen sordum. Bizim bölüğün Dersim Harekatı’na katılma emrinin geldiğini söylediler. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı. (...) Bu bakımdan ben daha birşey söylemeden Atatürk konuşmaya başladı. (...) “Bak Gökçen, seni çok takdir ederim. Orada da görevini başaracağına inancım tam. Ancak çarpışacağın insanların eline düşersen, sana fena muamele etmelerinden korkarım. Buna çok üzüleceğimi bilirsin.” Ben, ‘Emin olunuz, kendimi onlara diri diri teslim etmem’ dedim. (...) Hedef doğrudan Dersim’di.” diyerek katliama katılışı ile ilgili anılarını büyük bir marifetmiş gibi anlatır.
Dersim direnişine katılan bir askerin anlattıkları da tarihin aynası niteliğindedir. Anlatılanlardan Kars’lı olduğunu öğrendiğimiz A. Demirtaş “Köylüleri topluyorduk bir araya, ‘Sizleri kurtaracağız’ diyerek uygun gördüğümüz yerlere götürüp makineli tüfeklerle tarıyorduk. Kadın, bebe, ihtiyar, genç demeden hepsini öldürüyorduk. Subaylar ‘Hiçbir Alevi’yi sağ koymayın öldürün’ diyorlardı. Daha sonra cesetlerin başına erler kurtlar gibi üşüşüyorlardı, kollarını sıvazlayıp altınları kapmak için hırsla bir yarış başlıyordu. kolları parçalayarak, keserek altınlar kapışılıyordu. Hatta altın dişler bile sökülüyordu. Velhasıl bu tür şeyler yapıldı. Bugün Kars’ta Dersim zenginleri var. Bunların zenginlikleri oradan kalma.” diyor. Burada küçük bir paranteze gerek vardır. İşbirlikçilik Dersim direnişinde azımsanmayacak bir yeri vardır. Bunu herkes kabul eder. Fakat, öne çıkmayan bir gerçekte, işbirlikçiliğin içine düştüğü rezilliktir. Devletin topuna silahına karşı bedenlerini siper ederek ölümün üzerine giden bir halk, diğer tarafta ise direniş komutanlarının kesik başını devlete teslim edenler... İşte o teslim edenler, Dersim isyanının sonunda, işbirliği yaptıkları Türk ordusu tarafından kurşuna dizilmiştir. Alişer ve Zarife’nin başını keserek, devlete teslim eden Rayber’den bahsediyoruz. Dersim direnişinden sonra Rayber ve oğlu, ordunun emriyle kurşuna dizilmiştir. Burada görüldüğü üzere, işbirlikçiliğin sonu budur, “işinin” bittiği andan itibaren, kağıt parçası gibi büzüştürülerek atılır. Onun hiçbir değeri yoktur. Tarihte bu işbirlikçi hainlerle doludur. Bir gerçek de tarihin hiçbir döneminde, işbirlikçi ve hainlerin, insanlık sofrasında yeri yoktur. Her zaman lanetlenmişlerdir. Dersim direnişinin üzerinden 68 yıl geçmesine rağmen, Rayber’lerin değeri aynı olmakla birlikte, Seyit Rıza’lar, özgürlüğün ve direnişin simgesi durumundadır.



 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul