Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

30. Sayı - Mayıs/Haziran 2005

Gediz’de meydana gelen grizu patlamasında 18 işçi yaşamını yitirdi ve bir kez daha maden ocağı cinayetiyle sarsıldık. Medyada “kader”, “iş kazası” vs. olarak yansıtılan şey aslında devlet eliyle işlenmiş bir cinayet daha açıkçası bir katliamdır. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde göreceğimiz gibi karşımıza, dünyada ve Türkiye’de,kömür madeni ocaklarındaki metan gazının sıkışması sonucu oluşan grizu patlamaları olmak üzere sırasıyla maden ocaklarında, inşaat sektöründe ve diğer alanlarda meydana gelen iş kazalarında yaşamını yitiren ve yaralanan işçi sayısı 100 binleri, milyonları bulurken, karşımıza korkunç bir tablo çıkmaktadır. Sonuçta yaşanan kapitalist sistemde “insana verilen değerin” bir sonucudur. Çünkü, Kapitalist sistemin mekanizması artı değer üzerine kuruludur.
Kapitalistler kar için kendilerini idama götürecek ipi bile üretirler. Kapitalizm doğası gereği azami kar elde etmek için işçi sağlığını hiç önemsemez. Fakat emperyalist kapitalist sistemin yaklaşık 25 yıldır sürdürmekte olduğu yeniden yapılanmasının sonucu olarak ekonomide neo-liberalizm, esnek üretim ve özelleştirmelerle beraber, yeni sağ politikalarla giderek daha saldırgan, daha rahat ve pervasızca davranmaya başladılar. Gediz katliamının da üzerini eşelediğimizde altından esnek üretim, özelleştirme ve taşeronlaştırma çıkmaktadır. Türkiye’de her yıl onlarca işçi “ iş kazası”nda yaşamını yitirirken binlercesi yaralanmakta yüzlercesi de ömür boyu sakat kalmaktadır. Bu “iş kazaları”nda yaşamlarını yitiren ve yaralanan işçiler, medya haberlerinde, (soyut bir nesneden bahseder gibi) basit birer rakam olarak sunulmaktadır.
Grizu patlamaları, maden göçükleri vb.den kaynaklı iş kazaları sonucu gerçekleşen ölümlere ve yaralanmalara baktığımızda bunlar hiçte oligarşinin ve onun sözcülerinin anlattığı gibi basit birer “kader” yada “iş kazası” diyerek savuşturulacak normal şeyler olmadığını anlarız. Grizu patlamaları bilgisi ve önlem alma çabaları neredeyse madenciliğin tarihi kadar eskidir. Ama dışa bağımlı yeni- sömürge ülkelerde bütün her şeyde olduğu gibi bu alanda da uydurma önlemler, geri teknolojiler hakimdir ve madenleri yerli ve yabancı firmalara peşkeş çekmek isteyen hükümetler ocakları yenilemek için hiç bir ciddi adım atmamaktadır. Esnek üretim ve onun bir biçimi olan özelleştirmeyle birlikte işçiler sendikasız, sigortasız ve tüm sosyal haklarından mahrum bir şekilde çalışmaktadırlar.
Sendikalı işçilerin yaklaşık 3/4ü işten çıkarılmış ve yerlerine alınan işçiler sendikasız olarak çalıştırılmaktadır. Grizu patlamalarından, maden göçüklerinden (devlet eliyle işlenmiş katliamlardan) kaynaklı iş kazalarında yaşamını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödenmemekte, yaralı kurtulan işçiler sigortasız çalıştırıldıkları için hastane masrafları karşılanmamakta, en doğal sağlık ve tedavi imkanlarından yararlanamamakta, ilaçlarını alamamakta, sakat kalanlar kendi kaderlerine terk edilmekte, tazminat ödenmemekte, işten çıkarmalarda ve emeklilik durumlarında kıdem tazminatı başta bir çok kazanılmış haklardan yararlanamamaktadır. “İş kazalarının” dağılımında % 18 ile inşaat sektörü birinci sırayı alırken, % 11 ile metal sanayi ikinci sırada ve % 9.8 ile kömür madenleri üçüncü sırayı almaktadır. Bütün bunlar, büyük grizu patlamasına ilişkin sayılardır. Bunların yanında, “küçük” sayılan grizu patlamalarında, yangın, su baskını, göçük olaylarında ölenlerin tam sayısı bilinmemektedir. Ekonomide neo-liberal politikaların sonucu tarımda tekelleşmeye gidilmesi, beraberinde küçük üreticiye sübvansiyonun kaldırılmasını, küçük üreticiden kesilen sübvansiyonun iş birlikçi tekellerle Çok Uluslu Şirketlere (ÇUŞ’lara) verilmesini, küçük üretici için girdi maliyetlerinin artmasını, işbirlikçi tekellerle ÇUŞ’ların pazara hakim olmaları için ithalatın önündeki engellerin kaldırılarak iç pazarda ithal ürünlerinin serbest dolaşımının sağlanmasını, bu ithal malların küçük üreticinin ürettiği ürünlerin maliyetinin altında bir fiyatla satılmasını, tarımda küçük üreticinin ve hayvancılığın ölmesini, küçük üreticinin giderek proleterleşmesini getirmiştir. Esnek üretim biçiminde bunun anlamı aynı zamanda işsiz işçi (işsizler ordusuna katılmak ) demektir.

“Kömür Madenlerinin Önemi”
Maden ocaklarının yoğun olduğu bölgelerde yaşayan küçük toprak sahipleri, köylüler ve yarı proleterler, yukarda sıraladığımız nedenlerden dolayı kendilerini geçindirecek kadar ürün alamadıkları topraklarından koparak, ya da topraklarını tarım kapitalistlerine satarak madenlerde çalışmaya başlarlar. Zaman içinde çalışma koşullarının getirdiği “yeni bir dünya” ile, işverenlerin kârlarını artırmak için, onların yaşamlarını hiçe saymasının getirdiği sömürü koşullarıyla yüz yüze kalırlar. Tarımda mülksüzleşmeyle birlikte esnek üretimin ve özelleştirmelerin sonucu artan işsizler ordusuna katılma korkusu, sigortasız , sendikasız, sağlıksız koşullarda, yaşam güvencesiz ve düşük ücretli , yaşam pahasına çalışmaya razı olunmasını beraberinde getirir. Kapitalist sistemde kapitalistler doğrudan üretken yatırımlar olarak görmediği sabit sermayeye yatırım yapmayı sevmezler. Ve bu yatırımlar, kapitalistlere göre, kâr oranını düşüren “gereksiz” harcamalar olarak değerlendirildiğinden, onları işçilerin daha güvenlikli ve sağlıklı koşullarda çalışıp çalışmamalarından ziyade daha az girdi ve daha fazla kâr, yani artı-değerin tamamının kârâ dönüşmesi ilgilendirir. Kapitalistler için işçilerin daha güvenlikli ve sağlıklı koşullarda çalışıp çalışmadıklarının hiç bir anlamı yoktur. Sonuçta kapitalist sistemde işçi sınıfı üretimin bir parçasıdır, işçinin emek gücü bir metadır ve bu nedenle de bu alanlarda ne kadar az harcama yapılırsa, yani ne kadar az sermaye bu işe ayrılırsa, kâr oranı, o oranda yükselecektir. “Kapitalist üretim biçimi, genellikle bütün pintiliğine karşın, kendi insan malzemesi konusunda çok hovardadır.” (K.Marks)
Emperyalist - kapitalist sistemde ve bu sistemin bir parçası olan Türkiye gibi yeni -sömürgelerde “kömür ocaklarının zarar ettiği, kamunun sırtında yük olduğu, bir an önce elden çıkarılması gerektiği vb.” teranelerine rağmen, kömür madenlerinin özel bir yeri vardır. Kömür, sanayi devriminden günümüze kadar en ucuz enerji kaynağı olmuştur.
Bugün kömürle çalışan elektrik santrallerinden, buhar kazanlarına kadar pek çok alanda kullanılan bu enerji kaynağı, teknolojik gelişmelere bağlı olarak yeni ve ucuz enerji kaynaklarının ortaya çıkmasına rağmen, önemini yitirmemiştir. Özellikle demir-çelik sanayisine sürekli bir girdi olan kömür cevheri, ülkemizde asıl olarak devlet eliyle işletilmektedir, (Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) yanında, bazı bölgelerde özel kişi ve şirketlerin işlettiği kömür ocakları da bulunmaktadır. Ama üretimin asıl ağırlığı devlet kuruluşlarındadır. ) Yıllardır devlet tarafından işletilen kömür ocakları sanayiciler için ucuz girdi sağlamaktadır. Özellikle demir-çelik fabrikalarında kullanılan kömür, işbirlikçi- tekelci burjuvazi için yaşamsal öneme sahiptir. Örneğin bir buzdolabı ya da oto üretiminde, bu ürünlerin, kömür sayesinde daha ucuza mal olması olanaklıdır. “Yönetenler”, bu sayede, kapitalistlere ucuz kaynak sağlamaktadırlar.

10 Yılda 10 Bin İşçi Öldü!
Türkiye’de 1994-2003 yılları arasında meydana gelen 831 bin 248 “iş kazasında”, 10 bin 84 işçi yaşamını yitirdi. Üstelik bu rakamlar sadece kayıtlı olanlar. İş kazaları en sık, kömür madenciliği, dokuma ve gıda maddeleri sanayileri, taş, toprak, kil, kum vs. imalatı, metal endüstrisi, makine imalatı, nakil araçları imalatı, inşaat, nakliyat, toptan ve perakende ticaret faaliyet gruplarında meydana geldi.

Türkiye'de Yıllara Göre "İş Kazaları" ve Ölümler
Yıl
İş Kazası
Ölüm
1994
92 bin 87
1034
1995
87 bin 960
798
1996
86 bin 807
1296
1997
98 bin 318
1282
1998
91 bin 895
1094
1999
77 bin 955
1165
2000
74 bin 847
731
2001
72 bin 344
1002
2002
72 bin 344
672
2003
75 bin 668
810

“İş kazası” en çok Zonguldak’ta yaşanıyor. Zonguldak kömür madenlerinde son 40 yılda meydana gelen “iş kazalarında” 3912 maden işçisi yaşamını yitirmiş ve 305.000 işçi de yaralanmıştır. Geçen bir yılda yaşanan 2 bin 735 iş kazasında 17 kişi öldü, 2 bin 683 kişi yaralandı, 37 kişi sakat kaldı. Geçen yıl Çorum, Tokat, Kastamonu, Aydın gibi illerdeki maden ocaklarında meydana gelen grizu faciası ve göçüklerde 24 kişi hayata gözlerini yumarken 25 işçi de yaralandı.
Bu rakamlardan da yazımızın başında belirttiğimiz bu tür grizu patlamaları ve maden göçüklerinden meydan gelen ölümlerin ve yaralanmaların basit birer iş kazası olmadığı, tam tersine devlet eliyle işlenmiş bir cinayet hatta toplu katliam olduğu anlaşılmaktadır.

Türkiye'de Yıllara Göre "Maden Göçükleri" ve Ölümler
Yıl
Yer
Ölü Sayısı
1942
Kandilli
40
1947
Kozlu
47
1955
Gelik
55
1960
Kozlu
22
1965
Çeltek
72
1967
Kandilli
17
1972
Kozlu
23
1983
Ereğli
102
1983
Kandilli
103
1990
Yeni-Çeltek
66
1992
Kozlu
127
2003
Aşkale
9
2004
Kastamonu-Küre
19
2004
Karadon
8
2005
Gediz
18

Dünyada ve Çin’de Toplu Katliamlar!
Yukarıda ülkemizde meydana gelen genel iş kazaları ve maden ocaklarında meydana gelen ölüm ve yaralanma olaylarının rakamlarını verdik. Ülkemiz sınırları dışına çıkarsak genelde iş kazalarında özelde ise maden kazalarında dünyada ve özellikle Çin’de korkunç rakamlara varan ölümler meydana gelmektedir.
Dünyada yılda ortalama 350 bini iş başında olmak üzere 2 milyon kişi hayatını kaybediyor. Dünyada yıllık ortalama 270 milyon iş kazası yaşanıyor ve bu kazalarda 3 günden fazla iş bırakma olayı yaşanıyor. Zararlı maddeler dolayısıyla da yılda 438 bin kişi yaşamını yitiriyor. Cilt kanseri vakalarının yüzde 10’u işyerlerinde tehlikeli maddelere maruz kalınması sonucu ortaya çıkıyor. İş kazası sonucu ölümlerin azaldığı bir çok ülkede ise başta asbest nedeniyle ortaya çıkanlar olmak üzere, mesleki hastalıklarda artış yaşanıyor. Dünya genelinde her yıl asbest kullanımından dolayı 100 bin kişi yaşamını yitiriyor.
Tarım sektöründe haşere ilaçlarından zehirlenme nedeniyle her yıl 70 bin kişi ölüyor. İnşaat sektöründe her yıl 60 bin ölümcül kaza oluyor, yani her 10 dakikada bir kişi ölüyor.
Çin madenleri ise adeta bir işçi mezarlığıdır. Geçtiğimiz günlerde Çin’in kuzeyindeki bir kömür madeninde gaz sıkışması nedeniyle yaşanan faciada yedi işçinin ölümü,beş işçinin de kaybolmasıyla birlikte son bir haftada maden kazalarında ölen işçilerin sayısı 58’e çıkmıştır. Son bir yıl içinde meydana gelen kazalarda 6000 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Çin madenleri dünyanın en ölümcül madenleridir. Bağımsız kaynaklarsa gerçek rakamın yılda 20,000’e ulaştığını fakat para cezalarından kaçınmak ve madenlerin kapatılmamasını sağlamak için maden işletmecilerinin bu ölümleri gizlediğini bildiriyor.

İş Güvenliği Açısından İşyerleri ve Gerçekler
Neo-liberal saldırıların bir sonucu olarak kapitalistlerin daha fazla kar elde etmesi için sıradan en basit ve küçük önlemler dahi alınmamakta. Asli görevi uluslararası sermayenin rahatça dolaşımının önündeki engelleri kaldırmak olan devletten de iş yerlerindeki yeterli önlemlerin alınıp alınmadığına dair etkin bir denetim yapması zaten beklenemez. Tüm bu nedenlerden dolayı işçiler her yıl daha kötü koşullarda ve ölümlerle burun buruna çalışmak zorunda kalıyor. Yapılan bütün araştırmalar çok basit önlemlerle bütün kaza sonuçlarının ortadan kaldırılabileceğini ortaya koyuyor.
Ülkemizde istatistiklere baktığımızda maden ocaklarında ilk başta belirlenebilen belli başlı eksiklikler:116 işyerinde havalandırma yetersiz, 78 işyerinde tehlike anında kaçılacak alternatif yol yok. 145’inde ilkyardım ekibi, 105’inde kurtarma istasyonu, 66’sında ilkyardım malzemesi bulunmuyor. 46’sının kurtarma ekibindeki işçi sayısı ve eğitimi yetersiz. 11 işyerinin bir kurtarma planı bile yok. 44 ildeki yeraltı ve yerüstü madeninde yapılan denetimde, 772 işletmeden yalnızca 47’sinin kurma iznine, 87’sinin de işletme belgesine sahip olduğu ortaya çıktı. 299’u kadın 47 bin 751 işçinin çalıştığı 44 ildeki 772 yeraltı ve yerüstü kömür, endüstriyel maden ile taş ve mermer ocağından sadece 47’sinin kurma izni, 87’sinin işletme belgesi var. İş kanununa göre en az elli işçi çalıştıran işyerlerinin iş yeri hekimi bulundurması gerekirken, bu işyerlerinin üçte birinde bu yükümlülük yerine getirilmiyor. İşyeri hekimi bulundurması gereken 2 bin 633 işyerinden 865’inde bu şarta uyulmuyor.

Taşeronlaştırma ve Katliam!
Ekonomide neo-liberal politikaların bir sonucu olarak Türkiye’de yüzlerce kömür ocağını, genellikle taşeron firmalar işletiyor. Maaşlar 350-500 YTL arasında değişiyor. İşçilerin pek çoğu aylarca maaş alamıyor. Bazı dönemler, biriken maaş yerine kurbanlık koyun veriliyor. Çıkarılan kömür miktarına göre işletme şef ve müdürlerine prim verilirken, işçiler bunlardan mahrum bırakılmaları bir yana maaşlarını bile düzenli olarak alamıyor.
Madencilerin sekiz saat boyunca gün ışığına çıkmaları yasak. Yemek molalarında, evden getirdikleri kumanyaları, kömürlerin arasında birkaç metrekarelik alanda yiyorlar. Mola da birkaç dakikayla sınırlı. Kaza dışında mola verilmiyor. Tuvalet ihtiyacını, boşaltılmış bacalarda gidermek zorundalar. Her gün şefleri madencilere, çıkarmaları gereken kömür miktarını söylüyor, yoksa paydos ettirmemekle tehdit ediyor, işçiler prim ve fazla mesai gibi haklardan yararlanamıyor.
Madencilerin dramı, sadece toplu ölümlerin olduğu grizu patlamaları ve göçüklerden ibaret değil. Maden işçileri için üzerlerine gelen bir vagon, düşen bir kaya da büyük tehlike demektir, böyle kazalarda da pek çok işçi ölmekte veya sakat kalmaktadır.
Kapitalist sistemde maden ocaklarında ve diğer işkollarında çalışan işçilerin en basit iş güvenliğine sahip olmadan çalıştırılmalarının ve grizu patlamalarında, maden göçüklerinde, iş kazalarında topluca katledilmelerinin sorumlusu emperyalist- kapitalizm ve neo-liberal saldırgan politikaların uygulayıcısı emek düşmanı anlayıştır, oligarşik diktatörlüktür. Gediz’deki grizu patlamasının ve bu olayda 18 kişinin ölmesinin sebebi de bu anlayıştır.
Bütün toplu katliamların sorumlusu, bu iş kazalarında yaşamını yitiren binlerce işçinin katili; ekonomik, politik ve sosyal krizlerin, geri kalmışlığın, dış borçların, bütçe açığının, işsizliğin ve yoksulluğun, gelir dağılımındaki uçurumun katlanarak artmasının, üretim artışındaki gerilemenin vb. sorumluluğunu kamuya bağlayan, toplumsal ve kamusal düşüncenin halkın belleğinden silinmesi için bütün yöntemleri ve araçları kullanan, sistemden kaynaklanan bütün sorunların çözümünün özelleştirmeden geçtiğini savunan ve uygulayan zihniyettir.
İşçi sınıfı ve emekçiler kendi sınıf örgütünün öncülüğünde örgütlenerek, bütün bu cinayetlerin ve katliamların hesabını sınıf düşmanlarından soracaktır.
O büyük gün geldiğinde işçi sınıfının katilleri iğnenin deliğine girselerde proletaryanın nasırlı ellerinden kendilerini kurtaramayacaklardır.



 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul