Yıllardır
ABD’nin bir türlü hazmedemediği burnunun dibindeki
sosyalist ada Küba’ya karşı, reel sosyalizmin
çözülüşünün ardından saldırganlığını ve küstahlığını
iyice artıran ABD, bu saldırganlığını 11 Eylül
sonrasında ise açıkça devlet politikası haline
getirdi. Küba, ABD’nin bu tavırlarından birine,
hakettiği yanıtı vermekte gecikmedi.
Bu konuya girmeden önce olayların arka planını
oluşturan gelişmelere kısaca bir göz atmamızda
yarar var. 1961 Domuzlar Körfezi yenilgisini tattığından
bu yana ABD’nin Küba ile resmi diplomatik ilişkileri
kesik. Bu nedenle ABD’nin Küba’da büyükelçiliği
bulunmuyor. Ancak ABD, Küba’daki diplomatik işleyişini
yürütebilmek için “Amerikan Çıkarları Birimi”
ya da daha anlaşılır ismiyle “ABD misyonu” olarak
bilinen bir kurum aracılığıyla faaliyet yürütmektedir.
Elbette ki bu faaliyetin temel görevi karşı-devrimcilere
her türden desteği sunmak ve onları organize etmeye
çalışmaktır. Havana’daki ABD İlişkiler Bürosunun
başında bulunan James Cason, bir röportajında
bunu çok açık olarak şu kelimelerle ifade etmektedir:
Gazeteci: …Havana’da ABD ile İlişkiler Bürosu’nda
başkanlığa getirildiniz; sıradan Kübalılarla ve
Küba karşıtlarıyla tanıştınız. Anti-Castro örgütlerinin
liderleriyle de tanıştınız mı?
James Cason: Evet, iki veya üç kere. Miami’ye
her gidişimde, bütün gruplarla tanışmak isterim
ve tanıştım da, Küba-Amerika Ulusal Kuruluşu,
Küba’ya Özgürlük Konseyi, bağımsız gruplar ve
buradaki bütün gruplar; çünkü onlara Küba’da gördüklerimi,
Küba’da olanları anlatmam ve yaptığımız şeyler
hakkında onların görüşlerini almam gerekli, yapmadığımız
ve yapabileceğimiz şeyler olabilir. Bunlar çok
dostane diyaloglar... (Küba Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanı Felipe Pérez Roque’nin, ABD’ye hizmet eden
ve 3,4,5,7 Nisan’da mahkemeye çıkarılan işbirlikçilerle
ilgili olarak yaptığı, 9 Nisan 2003 tarihli basın
toplantısından)
Bu ifadelerden de açıkça anlaşıldığı gibi karşı-devrimci
her çabayı sonuna dek destekleyen bu kurumda 24
Aralık, 12 Mart ve 14 Mart tarihlerinde Kuzey
Amerika Ticaret Müsteşarlığı başkanı ile toplantılar
yapan bir grup işadamı 18 ve 19. Mart tarihlerinde
tutuklandı. Bu “işadamları” gerçekte mahkeme sürecinde
suçları açıkça ortaya konan ABD işbirlikçileriydi.
Aldıkları paralar, yürüttükleri faaliyetler vb.
tamamen açığa çıkarılan bu 75 kişiden 37’si, birden
bire ABD tarafından “muhalif gazeteci” olarak
ilan edildiler. Sözkonusu 37 sanık, kendi kendilerini
“bağımsız gazeteci” ilan etmiş olsalar da bunlardan
sadece 4 tanesi gazetecilik eğitimi almış ya da
gazeteci olarak çalışmıştır. Diğer 33 kişinin
gazetecilikle hiçbir ilgisi yoktur.
Ancak ABD, paralı askerlerinin tutuklanması üzerine
tüm dünya çapında bir dezenformasyon kampanyası
eşliğinde sözde insan hakları savunuculuğuna soyunarak
Küba’yı uluslararası platformda mahkum ettirerek
saldırılarına zemin oluşturma çabasına girmiştir.
Ülkemizde de İHD’nin İstanbul Şubesi de bu politikalara
alet olabilmiştir.
İşte
ABD, bu kampanyası çerçevesinde Havana’da bulunan
ABD İlişkiler Bürosu binasının dış cephesini yılbaşı
nedeniyle ışıklarla süslerken, bu sahtekarlık
kampanyasının parçası olarak kocaman ışıklı bir
“75” yazısını da ekledi. Küba, bu yazının kaldırılmasını
istedi. Kaldırılmaması durumunda gereken karşılığın
verileceğini de bildiren Küba’ya ABD misyonu ise
“süslemelerin” yılbaşı tatili bitene dek orada
kalacağı yanıtını verdi. Bunun üzerine Küba, sözkonusu
binanın karşısına büyük panolara ABD’nin işgal
ettiği Irak’taki Ebu Gurayb Hapishanesindeki işkence
görüntülerinin fotoğraflarını ve gamalı haç, “faşist”
yazılarını astı. Bunun da yeterli olmayacağı düşüncesiyle
Küba’lı gençlik örgütleri, binanın karşısında
5 bin kişilik bir protesto gösterisi düzenlediler.
Öte yandan Küba, olası bir ABD saldırısına hazırlık
amacıyla büyük çaplı bir tatbikat yaptı. 100 bin
asker, 400 bin yedek ve milyonlarca sivilin yer
aldığı son 20 yılın en büyük tatbikatı olan “Bastion
2004” tatbikatına toplam 4 milyon Kübalının katıldığı
açıklandı. İki gün süren tatbikatı Raul Castro
yönetti. Savaş uçaklarının da kullanıldığı tatbikat,
ABD’nin son günlerde sık sık Sosyalist Küba’yı
hedef tahtasına oturtma çabalarına karşı bir yanıt
oluşturuyor.
|