Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

E. Yavaş

İkinci yılına giren Irak’taki savaş hala en şiddetli biçimiyle devam ediyor. Bu süreç başlamadan önce Irak’ta sağlanacak olan rantın üzerinde çok tartışmalar yapıldı. Ve BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile bir çerçeveye oturtuldu. Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri şu anda insan hayatı hiçe sayılarak avuçlarına dökülen kanlı paraları saymakla meşguller. Genç, yaşlı, çocuk, kadın demeden insanların üzerlerine bomba yağdırıyorlar.
Türkiye devleti kendisinin sürekli olarak bu savaşın dışında olduğunu belirtiyor; ancak kimse işgalci Amerikalı askerlere mühimmat sağlamak için Irak’a bağlantısı olan ülkelerin kullanıldığını ve en çok kullanılan yolun da Türkiye üzerinden olanı olduğunu söylemiyor; söylemeyeceklerdir de. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyor, çünkü sadece oraya yapılacak nakliye işinden işbirlikçi burjuvazi 1,2 milyar dolar kazanmayı hesaplıyor. Onlar için önemli olan ne kadar para olduğudur.
Yüz binden fazla Arabın ölmüş olması neyi değiştirir ki -onlar “asil” değil, onlar Avrupalı ya da Amerikalı değil, onlar dünya için tehdit oluşturan Arap-teröristler! Amerikalılar da özgürlük taşımak için oradalar nasıl olsa, yardım etmemek olmaz tabii…
Fakat hesaba katmadıkları bir şey vardı; o da Iraklıların ne isteyip istemediğiydi. Iraklı direnişçiler topraklarının kanlı postallarla ezilmesini istemiyorlardı, halkın üzerine bomba yağdırılmasını istemiyorlardı, çocukların öldürülmesini, kadınlara tecavüz edilmesini istemiyorlardı ve bundan dolayı da başkaldırı içinde oldukları için kimse onları suçlayamaz.
Biraz garip değil mi? İngilizler bugün resmen savaşın içindeler ancak savaşta ölen Türk sayısı İngilizlerin kaybından daha fazla! Son ölen özel tim elemanlarını saymazsak, ki onlar savaşın doğrudan bir parçası sayılabililirlerdi; ayrıca üstlerinde silahları da vardı, ölenlerin hepsi sivil kamyon şoförleridir. Ama buna karşın, aylardır şoförlerinin ölümü üzerinden demagoji yapan ama bir yandan da işin üstünü kapatmaya çalışan medya, özel timcilerin cenazeleriyle birden ayağa kalktı. Ve birden bir “masum”luk edebiyatı ortalığı kapladı.
Tam da bu noktada öldürülen kamyon şoförlerinin neler taşıdığını sorgulamak gerekiyor! Çok basit bir özet yeterli: Emperyalist bir ülke binlerce kilometre uzaktaki bir ülkeyi resmen kuşatarak tanklarıyla, toplarıyla yıkarak, öldürerek işgal etmiştir. İşgalin devamı içinse lojistik destek lazımdır ve bu görevi de Ortadoğu’daki Amerikan işbirlikçisi olan TC üstlenmiştir.
Türkiye’deki işbirlikçiler bu yaptıklarını meşrulaştırmak için sadece “ticaret” yaptıklarını söylüyorlar ama bu hiç de sadece “ticaret” değildir. Bu işten para kazanılıyor, evet, ama böylece ABD’ye karşı bir görev de yerine getirilmiş oluyor. Ve bunun için Türkiye’deki işsizler ordusu içinde yer alan kamyon şoförlerini savaşın ortasına sokmakta hiçbir sakınca görmüyorlar.
UND (Uluslararası Nakliyeciler Derneği) Başkanı Çetin Nuhoğlu, Irak’ın imarında Türk firmalarının 5.5-6 milyar dolarlık bir pay alacağını belirterek, bunun yaklaşık 1.2 milyar dolarının nakliye sektöründen beklendiğini söylüyor. Nuhoğlu, “Kısa vadeli eylem planlarımızın içinde Bağdat’ta bir büro açmak da var” diyor. Şu anda UND’ye bağlı irili ufaklı yaklaşık 150 nakliyat firması bu kanlı oyunda rol alıyor.
İngiltere, Fransa ve Almanya’dan Irak’a yoğun bir şekilde taşıma olacağını belirten Nuhoğlu, “Yurtdışından, Avrupa ülkelerinden gelip Irak’a yapılan taşıma sayımız 3-5 bin arasındaydı. Bunun 20 bin sefere kadar çıkacağını düşünüyoruz” diye konuşuyor.

Sendikalar: Derin Uyku...
Bütün bunlar olurken ABD sendikaları yine bilinen yerde duruyor. Daha Irak savaşı başlarken sözde emekçileri destekleyen mafyalaşmış Amerikan sendikası AFL-CIO’nun ve Britanya’nın işçi sendikaları konfederasyonu Sendikalar Kongresi (TUC) Genel Konseyi savaşı doğrudan desteklemişlerdi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde on milyonlarca işçinin karşı çıktığı bir savaşa, resmi olarak destek vermeleri sendika aygıtının “şirketlerin Amerikası”nın bir ajanı olarak ülke dışında ve içinde oynadıkları rolün altını çiziyor.
Bizim cephede ise işler daha farklı. Doğrudan şöförlerle bağlantılı olmasa da bir biçimde nakliye işkoluyla bağlantılı olan Tümtis ve Nakliyat-İş, hemen iki adım ötede şirketlerin çıkarları için insanlar kurban edilirken birbirleriyle çatışmakla meşguller...

Açız Demek Amerikanlıların İşlerini Görmek İçin Mazeret mi?
Öte yanda, Iraklı direnişçiler tarafından rehin alınan, öldürülen Türkiyeli şoförler tüm risklere rağmen, ABD hiçbir koruma sağlamadığı halde işgalcilere yakıt ve yük taşımaya devam ediyorlar. Her seferde 1 milyar civarında para kazanan TIR ve kamyon şoförleri Iraklıların tepkisine neden oluyor; kamyonları taşlanıyor, roketli, kurşunlu saldırılara maruz kalıyorlar. Tüm bu saldırılara ve rehin alma eylemlerine karşın Musul, Tikrit ve Bağdat’a mal taşımaktan vazgeçmeyen kamyoncular “Başka seçeneğimiz yok” diyorlar.
Konu devrimciler açısından biraz karışık gibi görünüyor ama aslında çok yalın: Bir işgalci güç var ve bütün o tırlarda, kamyonlarında taşınan mühimmat Irak halkı için var olan işgalin devamı, daha çok ölüm, daha fazla açlık anlamına geliyor.
Bu noktadan bakıldığında direnişçilerin kamyon şoförlerine karşı yürüttükleri eylemler gayet meşrudur ve anlaşılmaz bir şey değildir. Bu, kamyoncuların öldürülmelerini hoş karşıladığımız anlamına gelmiyor. Ancak aynı şeyin kendi ülkemizde gerçekleştiğini düşünürsek, kendimizi Iraklı direnişçilerin yerine koyarsak var olan durumu algılamak daha kolay olacaktır.
Evet insanlar aç, insanlar işsiz ve evlerinde bekleyen çocuklarına ekmek götürmek zorundalar, ama bu kazanç yolu bir başka halkın yıkımı ve ölümü üzerinden olmamalıdır. Şu gayet nettir ülkemizdeki açlığın, sefaletin ve zülmün sorumlusu Arap halkının üzerine bombalar yağdırarak özgürlük getirdiğini idda eden emperyalizm ve onun yerli işbirlikçileridir. Bundan dolayıdır ki insanlık onuru ve halkların kardeşliği temelinde hareket ederek, bu katliamcılara değil direnen Irak halkına malzeme taşımak gerekir.

Yalancı Horoz AKP İşgalci Amerikalılara Üsler Hazırlıyor
Bugün Türkiye devleti ile ABD emperyalizmi resmen ve açıktan Amerikalı askerlere gidecek olan silahların taşınması için yeni hava alanları ve yeni limanların açılması üzerinden anlaşmalar yapmıştır. ABD tarafından Türkiye’ye ithal ve buradan ihraç olunacak askeri malzeme, teçhizat, ikmal maddeleri ve eşyalarının, giriş-çıkış ve ülke içi nakillerinde uygulanacak esaslara ilişkin Dışişleri Bakanlığı tebliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Tebliğ, ABD’ye ait “destek hamulesinin (malzemesinin)” ithal-ihraç ve ülke içi nakline ilişkin esasları düzenliyor. Tebliğ ile, “ABD destek hamulesinin giriş ve çıkış işlemlerinde Türk mevzuatına ve 6375 sayılı kanunla tasdik olunan 19 Haziran 1951 tarihli ‘Kuzey Atlantik Antlaşmasına Taraf Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne Dair Sözleşme’ye (NATO-SOFA) uyulacaktır” hükmü kabul ediliyor.
Tebliğe göre, ABD gemi ve uçaklarıyla Türkiye’ye getirilecek ve buradan götürülecek destek malzemelerinin giriş ve çıkışı yedi liman ile altı havaalanından yürütülecek. Limanlar, İstanbul, İzmir, İskenderun, Yumurtalık, Antalya, Aksaz/Karaağaç, Ağalar olarak belirlendi. Havaalanları ise, Ankara Esenboğa, İstanbul Atatürk, İzmir Çiğli, Adana İncirlik, Antalya ve Aksaz/Dalaman olarak belirtildi. (CNN Türk internet sitesi)
Yukarıda sorduğumuz soruya yeniden dönecek olursak kamyon şoförlerinin ölümü üzerinden göstermelik feryadı figan eden Türkiye hükümeti ve işbirlikçi burjuvazinin, bu savaşta yaratılan zulüm, yıkım, ölüm, açlık ve sefaletin bire bir ortağı olduğu ayan beyan ortadadır. Ve hatta öldürülen kamyon şoförlerinin de sorumlusudur.
UND Başkanı Çetin Nuhoğlu ve onun gibiler oturduğu yerden para kazanır, milyar dolarları cebe indirirken onlara bu paraları kazandıran kamyon şoförlerine de üç kuruş uğruna ölümlerden ölüm beğenmek düşmektedir.
En kötü yaşam koşullarında dahi var olan ortamdan rant elde etmeyi düşünen burjuvazi, Irak’a giden kamyon şoförlerinin ölümlerinden de para kazanma yollarını bulmuşlardır.
Buna göre Irak’a sefer yapan kamyon şoförlerinin UND tarafından üretilen izleme aygıtlarının satın alarak kamyonlara takmaları zorunlu kılınmıştır. Bu izleme aygıtlarının şoförlerin ölümünün önüne geçmekte çözüm olmadığını kendileri de çok iyi biliyor. Sadece kamyonları izlemekle kalınan bu işlem, Irak’a yaklaşıldığında devre dışı kalıyor. Çünkü uydu alıcıları Irak’ta işlemiyor.

Sonuç
Kamyon şöforleri kapitalist barbarlığın kurbanıdır. Bu yoksul insanların hiçbirinin Arap halkına hiçbir düşmanlığı yok. Ancak sistem onları pis işleri için kullanıyor, kurban ediyor. Burada Iraklı direniş gruplarının çoğunun dinci, vb. olması, bir anlam ifade etmiyor. Irak direnişi, onu yürütenlerin düşüncelerinden bağımsız olarak meşrudur, haklıdır. Ve bu direniş, işgale karşı her direnişte olduğu gibi, düşman güçlerin yalnızca askeri varlığını değil, destek yollarını ve araçlarını da doğal olarak hedef alır, almak zorundadır. Dolayısıyla, şöförler için sahte gözyaşları akıtanlar ya da “intikam” çığlıkları atanlar, büyük bir ahlaksızlık çukurundadırlar. Bu insanları çöllerin ortasına sürerek para kazanmak, zaten başlı başına bir ahlaksızlıktır.
Sonuç olarak, işbirlikçiler ikiyüzlüce katliama ortak oluyor. Havaalanları, limanlar işgalci Amerakan askerleri için çalışıyor. Bütün bu bağlamlar topluca ele alındığında esas olarak Türkiye savaşın bir parçasıdır ve her düzeyde hedef olması anlaşılır bir durumdur. Öyleyse onurlu her insana Amerikan emperyalizmi ve işbirlikçilerine karşı mücadelede daha fazla iş düşüyor. Emperyalistler ve işbirlikçileri ülkemizi iğrenç işgalin bir yatak alanı haline getiriyor. Bize düşen ise gözyaşı dökmek değil, bu toprakları anti-emperyalist mücadelenin işgale karşı mücadelenin alanı haline getirmektir.


 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul