Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

Saldırgan İsrail devletinin varlığını belirleyen ideoloji olarak Siyonizmin kökenleri, çok eskilere, ilk Yahudi toplumu zamanlarına dek gider. Yahudi halkının vatanının Filistin olduğu ve dolayısıyla orayı, hatta “Nil’den Fırat’a” dek uzanan toprakların tümünü ele geçirme düşüncesi tarih boyunca her zaman varlığını korudu. Şüphesiz İsrailoğullarının Ortadoğu’nun en eski halklarından biri olduğu gerçeği doğrudur. Yüzyıllar boyunca bütün dünyaya yayılan Yahudi toplumunun çıkış noktasının Filistin”in de aralarında bulunduğu Ortadoğu toprakları olduğu da aynı biçimde doğrudur.
Ancak siyonizm, salt bu gerçekle ve salt bir geriye dönüş isteğiyle sınırlı olmayan yayılmacı bir ideoloji olarak “yurt özlemi”ni çok çok aşan politik bir olgudur. Söz konusu olan şey, Ortadoğu’daki diğer halklarla bir arada yaşama fikrinden uzak, hatta diğer halkların varlığını reddeden bir tür fanatizmdir. Eski Süleyman Tapınağı’nın bunuduğu varsayılan Sion dağına geri dönme düşü, bu inanışa adını vermiştir.
Ancak bütün bunlardan hareketle Siyonizmin salt bir dinsel inanış olduğunu düşünmek doğru değildir; tersine o, özellikle 19. yüzyıldan sonra, yani kapitalizm döneminde canlanan ve bugünkü biçimini alan bir olgu olarak modern çağa aittir. Yüzyıllar önce Filistin’den çıkarak dünyanın bütün köşelerine yayılan Yahudi topluluğu, genel olarak gittiği her ülkenin ekonomik hayatında belli bir etkiye sahip olmuş, ama buna karşın hemen her yerde bu ekonomik etki politik biçimler yaratamamış, bir Yahudi devleti mümkün olmamıştır. Örneğin ünlü banker Rotschild, 20 ülkeye kredi açabilecek servete sahiptir ama yine de politik olarak geride bir yerdedir. Marks’ın bu konuda söyledikleri, biraz aydınlatıcı olmalıdır: “Yahudinin pratikteki siyasal iktidarıyla siyasal hakları arasında var olan çelişki, politikayla parasal iktidar arasındaki genel çelişkidir. Kuramsal olarak siyasal iktidar parasal iktidardan daha üstün görünüyorsa da, gerçekte siyasi iktidar ötekinin elindeki bir serf durumundadır.” Ama belli bir noktada, ekonomik hayattaki etkinliğin politik bir karşılığının da olması gerektiği fikri kaçınılmaz olarak uyanmış ve özellikle katı ve yoğun sadakata dayanan bir dine bağlı olan Yahudi toplumunun üst sınıflarında bağımsız bir ülke düşü yüzyıllar sonra yeniden canlanmıştır. Şüphesiz bunda içlerinde yaşadıkları her ülkede, her türden ekonomik-politik-toplumsal kriz durumunda Yahudilerin hedef tahtasına çakılması da etkili olmuştur. Toplumsal zenginliklere daha fazla hakim olmak isteyen yerel güç sahiplerinin bu tür kriz hallerini bahane olarak kullanmaları ve özellikle hıristiyan inanışındaki İsa’nın ele verilişi ve katline dayanan efsanelerin yeniden canlandırılarak bir saldırı ve katliam vesilesi yapılması ve bu arada tabii ki yoksulların da provoke edilerek bu kampanyalara katılması, Yahudi toplumunu sürekli bir tedirginlik içine sokmuş, varlıklarını sürekli tehdit altında gören bu topluluk yurt arayışına girmiştir. Çarlık Rusyası’nda “pogrom” adıyla anılan katliamlardan Hitler’in büyük kıyımına uzanan yol, böylece dağınık topluluğun bir araya gelmesini kolaylaştırdı.
Elbette aynı süreçte proletarya hareketi de çok sayıda Yahudi işçi ve devrimciyi bünyesinde barındırdı. Zaman zaman kendilerini ayrı partiler ya da parti hizipleri olarak ifade etmek isteseler de, Yahudi işçilerinin hatırı sayılır bir bölümü enternasyonalist devrimci hareketin parçası olarak kaldı ve esasında Siyonist düş, daha çok orta ve üst sınıfların, aydınların ideolojisi olarak gelişti.
19. yüzyıldaki “ulusların uyanışı” Yahudi ulusçuluğunun canlanması için elverişli koşullardan biriydi; 1881’den sonra, Rusya’daki yahudi kırımının artması bunu hızlandırdı; 1882’de Harkov’daki Yahudi öğrenciler, Filistin’deki öncü köylerin hareket noktası olan Bilu grubunu kurdular; 1894’te Yahudi tarım toplulukları yaklaşık 4000 kişiyi bir araya getiriyordu.
Siyasal bir strateji olarak dünya siyonist hareketi ise Viyanalı gazeteci Theodor Herzl’le (1860-1904) ortaya çıktı. Herzl’in Der Judenstat (Yahudi devleti) (1896) kitabıyla Die Welt (1897) adlı gazetesi, Basel’de toplanan I. Dünya Siyonist Kongresi’nde (29-31 Ağustos 1897) savunulan düşüncelerin kaynağı oldu. Kapitalist gelişme ile birlikte Yahudi toplumu içindeki sınıfsal ayrışmaların da hızlanmasının eski “dayanışma” duygusunu yok ettiğini söyleyen Herzl’in büyük katkılarıyla bu kongrede bir dünya Siyonist örgütü kuruldu. Yahudilerin “seçilmiş” bir halk ve “evrensel bir ulus” olduğu tezlerinin işlendiği bu kongrede Sion dağına geri dönerek “Büyük İsrail”in yeniden inşası karara bağlanmıştır.
Ama bu esasında safdil bir dinsel inanış, dünya nimetlerindense vatan duygusunu yeğlemek değildir. Yahudi üst sınıfları, o zaman da şimdi de bulundukları ülkelerdeki ekonomik faaliyetlerini azaltmamışlar, tersine orta sınıflardan Siyonistler Filistin’e göçü daha fazla ciddiye alırken onlar özellikle ABD’de bütün büyük çokuluslu tekellerin ve bürokrasinin içinde gözle görülür bir güç ve etki sağlamaya devam etmişlerdir. Zaman zaman anti-semitist (Yahudi düşmanı) ırkçı çevrelerde genel bir şovenist saldırı için bahane olarak kullanılsa da, bugün ABD tekellerinde ve Pentagon gibi kurumlarda hatırı sayılır bir Yahudi varlığının olduğu tartışılmaz bir olgudur.
Filistin’de toprak satın almak için Ulusal Yahudi Fonu’nun kurulması ise 1901’deki 5. Siyonist Kongre’de kararlaştırıldı. Bu fon aracılığıyla toprak satın alınmasını örgütleyen Herzl, özellikle I. Paylaşım Savaşı’nın bitiminden sonra Ortadoğu’da açılan boşluğu iyi kullandı. 2 Kasım 1917’de Filistin’de ulusal bir Yahudi merkezinin kurulmasını olumlu karşılayan Balfour Bildirisi yayınlandı; bununla birlikte 1921’de Arapları yatıştırmak isteyen Filistin’deki İngiliz Yüksek Komiserliği Yahudi göçünü geçici olarak durdurdu.
Bunun üzerine Siyonizm yeniden örgütlendi. (Yahudi ajansını kurulması 1929) ve Filistin’e ikinci Yahudi göçü konusunda çok aktif davrandı. Göç hareketi İngilizler tarafından yeniden sınırlandı; bu arada Araplarla Yahudiler arasında birçok çatışma çıktı. (1929-1938) Sonunda 17 Mayıs 1939’da Londra kendi çözümünü dayattı: Buna göre, bir yandan 1939-1944 yılları arasında Filistin’e kabul edilecek Yahudi sayısı 75 binle sınırlandırılacak, öte yandan da Filistin 10 yıl içinde halkın yalnızca yüzde 30’u Yahudilerden oluşacak özerk bir devlet olacaktı. Ama Siyonizmin istediği yalnızca yurt ya da özerklik değil, bağımsız bir devletti. Yine de II. Paylaşım Savaşı’na kadar İngiliz çözümü uygulanabildi. Ama Nazi soykırımın ardından başlayan ve ABD’nin de teşvik ettiği göç dalgası durdurulamıyordu. İngilizlerin gizli göçü durdurma çabası ise artık fanatik Yahudi gruplarının (İrgun, Stern grubu) suikastleriyle yanıtlanıyor ve sıkıyönetim de sorun çözmüyordu.
Sonunda mayıs 1948’e gelindiğinde artık 1922’de 84 bin olan Filistin’deki Yahudi nüfus 650 bine dek çıkmıştı ve bir yandan emperyalistler arasındaki çekişme ve pazarlıklar, diğer yandan da Yahudi çetelerinin onbinlerce Arabı yerinden yurdundan eden Deir Yassin gibi katliamları ve toprak işgalleri devam ediyordu. Sonunda, 14 Mayıs 1948’de İsrail devleti, ABD’nin açık desteğiyle kuruldu. Filistinli Arapların Al-Nakba (Büyük Felaket) diye adlandırdıkları bu gelişme, günümüze dek gelen kanlı çizginin başlangıcıydı.
Bu noktadan sonra artık Siyonizm, “bir yurt edinme” temasını tümüyle geride bırakarak ABD’nin bölgedeki bekçi köpekliğini yapan İsrail devletinin yayılmasının adı oldu. Zaten daha devlet kurulurken “sınırlar”ın belirtilmesi unutulmuştu! İsrail’in en kanlı katillerinden olan Genelkurmay Başkanı Moşe Dayan’a göre asıl hedef “İsrail imparatorluğunun kurulması”ydı.
Sonuç, gitgide büyüyen Siyonist devlet, 4 milyondan fazla Filistinlinin mülteciliğe mahkum edilmesi, onbinlercesinin katledilmesi ve bölgenin bütünüyle kan gölüne çevrilmesiydi. 2000’lere doğru gelirken Amerikan emperyalizminin jandarması olarak Siyonizm, artık bölgenin en büyük askeri gücüdür ve yayılma 1948’de kimsenin hayal edemediği noktalara dek uzanmıştır. Bir devlet ideolojisi ve politik stratejisi olarak Siyonizm, bugün bütün Ortadoğu halklarının en azgın düşmanıdır ve Nazi düşünce ve yöntemlerinin bir başka biçimde uygulanışıdır.

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul