|
|
|
|
Yaşama
Seyirci Kalmayan Devrimci:
Julius
Fuçik
|
Alman
işgaline karşı direnişin ve komünist onur savaşının
en güçlü simgelerinden biri olan Julius Fuçik, 8
Eylül 1943’te katledildi.
23 Şubat 1903’te Prag’da doğan Fuçik, öğrencilik
yıllarından itibaren siyasal yaşama katıldı ve iyi
bir ajitator, örgütcü ve yazar olarak sivrildi.
Okulu bitirdikten sonra “Kmen” adlı bir dergide
redaktör olarak çalışmaya başlayan Fuçik, yine aynı
dönemde partisinin (Çekoslovakya Komünist Partisi)
kültürel çalışmalarının sorumluluğunu üstlendi.
Bu yıllarda Trovba, Rude Provo ve Halo Novlny gibi
komünist gazetelerde yazdığı makalelerle yazarlığının
önemli ipuçlarını verdi. Ayrıca yine bu yazılarındaki
eğitici haberciliğiyle de başarılı bir gazeteci
olarak anıldı.
Edebiyata asıl yönelişi ise 1918’de, Çekoslovakya’nın
bağımsızlığını kazanmasından sonra başlar. Bağımsızlığı
coşkuyla karşılar. Bu dönemden itibaren yerel ve
yabancı edebiyatçıların eserlerini inceler.
Julius Fucik’in, Almanya’nın Çekoslovakya’yı işgalinden
hemen önce yazdığı, Çekoslavak Yeniden Canlandırma
Dönemi ve kadın yazarlardan Bozena Nemcova ile 1848
devrimcilerinden Karel Sabina üzerine incelemeleri
önemlidir. Ayrıca 19. yüzyılın sonlarında ünlenen
romantik Çek şair Jullus Zeyer üzerine bir başka
çalışması, Fuçik’in edebiyat eleştirmeni olarak
başarısının bir başka kanıtı olmuştur. Bunun yanı
sıra kısa öykücülüğü ile de Çek edebiyatının başarılı
adlarından sayılır.
İki kez Sovyetler Birliği’ne giden Fuçik, 1930’daki
ilk gidişinde bu ülkeye gizli olarak girdi. 1934’deki
ikinci gidişinde ise burada 1936’ya kadar kaldı.
Bütün Orta Asya’yı gezerek inceledi. Almanya’nın
Çekoslavakya’yı işgal etmesi üzerine, zaman kaybetmeksizin
illegal çalışmalara başlayan Fuçik, Çekoslavak Komünist
Yeraltı Hareketi’nin liderlerinden birisi oldu.
Partinin direnişi örgütleme mücadelesinde Fuçik’in
rolü yine büyük olur. Kaleme aldığı “Bakan Göbels’e
açık mektup” ve “Biz hepimiz Hitler’e karşı savaş
halindeyiz” yazıları ile anti-faşist mücadalenin
sadece komünistlerin değil yurtsever, demokrat,
işçi-köylü, bilim adamı, sanatçı herkesin görevi
olduğunu kabul ettirir. Bu sıralarda çeşitli yayınları
örgütler ve yönetir. 1942’nin 24 Nisan’ında yoldaşlarıyla
beraber bir buluşma sırrasında Gestapo tarafından
Prag’da yakalanır.
Fuçik, aynı kentteki Pankarts hapishenesinde, ölümünden
iki yıl sonra yayımlandığında tüm dünyada yankılar
uyandıran, Darağacından Notlar (Reportaz psana na
opratçe) adlı yapıtın yazımına başladı ve bunu ölümüne
dek sürdürdü. Bu notların yine aynı hapisanede gardiyan
olarak çalışan A. Kollinskiy’nin yardımıyla, Fuçik’in
dostlarına ulaşması sağlandı. İşkenceye ve işbirlikçi
Çekoslavaklılar’a karşın son anına kadar direnişini
ve çalışmalarını sürdüren Fuçik’in yapıtı, yalın
ve etkili bir direnişin destanıdır.
Julius Fuçik, 23 Ağustos 1943’te Berlin’de Nazi
mahkemesi tarafından idama mahkum edildi. Bu tarihten
bir hafta sonra Prag’dan Berlin’e nakledilen Fuçik,
burada 8 Eylül 1943’te Plötzense Cezaevi’nde idam
edildi.
Yoldaşı Samuel Sillen onun için söyledikleri şöyledir:
“Kendi geleceği dosdoğru ölümü gösterirken insanlara
güzel geleceği gösteren, onları oraya yönelten bir
yoldaştı.”
Julius Fuçik’in 9 Haziran 1943’te son bölümünü tamamlayabildiği
Darağacından Notlar’ın son satırları, O’nun yaşamı
boyunca hiçbir biçimde ortayolcu olmayışın net bir
ifadesidir: “Gerçek hayatta seyirci yoktur; herkes
katılır bu yaşama. (...) Dostlarım! hepinizi sevdim.
Nöbetimi teslim ediyorum!”
Fuçik’in devrettiği nöbet, daha sonra yoldaşları
ve dünya proletaryası tarafından teslim alınmış
ve günümüze dek gelmiştir. Darağaçlarında dimdik
ve onurlu biçimde ölümü kucaklama geleneği Fuçik’ten
Deniz Gezmiş’lere, onlardan da Ahmet ve Kadir’lere
ve nicelerine dek akıp gelmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|