Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

İlkeden yoksunluk, anlık veya kısmi çıkarlar uğruna savunulan temel ilkelerden ödün verme, oportünizme tarihi boyunca yüklenebilecek en geniş anlamlardır. Ve bu anlamıyla oportünizm, sadece marksist literatüre özgü bir kavram değildir, burjuva siyasetçileri tarafından da kullanılabilmektedir. Marksistler açından oportünizm, zaman içersinde tarihsel bir gelişme göstermiş ya da tarihin çeşitli dönemlerinde ve mekânlarında kendine özgü yanlar ortaya koymuş olsa da genel bir politik ve ideolojik içeriğe sahiptir. Bu genel içerik, işlevinde kendini gösterir: İşçi sınıfını burjuvaziye tabi kılmak. Oportünizmin tarihsel örnekleri ve günümüzdeki görünümü budur. Lenin'in sözü burada anlamlıdır: "Oportünizmde temel fikir, burjuvazi ile hasımları arasında bir ittifak ya da yakınlaşma -bazan anlaşma, bloklaşma vb.- olmasıdır."
Günümüzde oportünizm, burjuvazinin, işçi sınıfını devletle bütünleşmiş tekelci kapitalizmle uzlaştırma çabalarına hizmet etmektedir. Bu da marksizmden, onun temel içeriğinden sapmayı ve burjuva ideolojisine yakınlaşmayı beraberinde getirir. İşçi sınıfının sınıfsal çıkar ve hedeflerinden vazgeçme, politik bakımdan devrimci savaşımdan, devrimden, proletarya diktatörlüğünden ve komünizmin kuruluşundan vazgeçme demektir.
Oportünizm tarihsel biçimlenişinde karşımıza belli ve hemen kavranabilecek bir biçimde çıkmaz. Teorik olarak çok rahat tarifleyebildiğimiz oportünizmle pratik mücadelenin zorluğu da buradan kaynaklanmaktadır. Kendini marksist söylemin arkasına ustalıkla gizleyebilen oportünizmin maskesini düşürebilmek için teoriye ve teorinin zaman ve mekan içindeki somut görünümlerine çok iyi bir biçimde hakim olmak gereklidir. Ülkedeki baş ve ikincil çelişkilere göre biçim alan, renk değiştiren oportünizmin bu özelliği Mao'nun ona ilişkin bir sözünü anımsatıyor: "... balığı derin sulara, serçeleri de sık ağaçlara sürdüğü gibi, o, milyonlarca kişiyi milyonlar üstüne ve kudretli bir orduyu düşman üzerine sürerek kırdırır, ki düşman şüphesiz bunu alkışlar."
Ülkenin içinde bulunduğu devrimci aşamanın niteliği ve tahlili oportünizmin biçimini, ülkenin ekonomik toplumsal yapısı, işçi sınıfının bilinç ve örgütlenme düzeyi de etki alanını belirler. Kapitalizmin gelişme oranı ve biçimlenişine göre değişik görünümler alan, kimi zaman aşırı demokratizmle kendini vareden, kimi zaman ise aşırı "sol" söylemlere başvuran oportünizm, bazen "gerillacılık"tan bile bahsedebilmektedir. İşçi sınıfının bilinç ve örgütlülüğü zayıfladıkça oportünizmin etkisi artar, çünkü sözkonusu oportünist tezlerin sınanacağı pratik, çok sınırlıdır.
Hatırlanacağı gibi ülkemizde, küçük burjuvazinin yoğunluğu nedeniyle özellikle 60'lı yıllarda oportünizm umudunu küçük burjuvazinin ilerici atılımına bağlayarak dönem dönem revizyonizmle yakınlaşmış ve bu da burjuva ideologlarının oyunlarını kolaylaştırmıştır. Oportünizmin bu en çarpıcı biçimi "ülkede proletaryanın örgütlenmesinin objektif şartları yoktur" anlayışını bile savunabilmiş ve İkinci Entarnasyonal düşüncelerinin uzantısı olan bu tezler, ülkemizdeki çeşitli örgütlenmelerde kendisine yandaş bulabilmiştir. Lenin'in "Halkın Dostları Kimlerdir", "Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi" adlı eserlerinde yeterince irdeleyip ipliğini pazara çıkardığı bu anlayışın yıllar sonra, çok değişik bir görünüm altında, ama proletaryayı burjuvazinin kuyruğuna takma ortak özelliğiyle hortlatılması, oportünizme tipik bir örnektir.
Ya da örneğin Çarlık Rusyası'nda devrim perspektifini yadsıyan ve kendiliğindenciliğe teslim olan menşevik oportünizm ise Lenin'i küçük burjuva maceraperesti, Blanquist ve komplocu olarak suçlamıştır.
Özü ilkesizliğe dayanan oportünizmin en belirgin sonuçlarından biri doğal olarak pasifizmdir. İşçi sınıfının gücünü olduğundan aşağı düzeyde değerlendirmek mücadele sürecinde devrimci güçleri olduğundan daha zayıf gösterip devlet güçlerini abartmak sağ oportünizmin (pasifizmin) temel karakteridir.
Sol oportünizmde ise, ülkenin ve dünyanın, sınıfın ekonomik, siyasal, tarihsel vb. koşullarına bakılmaksızın en uç fikirleri savunmak, en büyük marifettir. Böylece herkesten "daha solcu" bir profil çizilirken devrimin güncel görevlerine sırt çevirmek, devrimci potansiyelin enerjisini boşa harcamak, sınıfa gerçekleşmeyen vaadlerle umutsuzluk, inançsızlık yaymak kaçınılmaz sonuçlardır.
Sapmanın ilke istikrarının olmadığı çok açıktır; samimiyetsizlik ve böbürlenme hatta çoğu zaman keskin çıkışlar ve suçlamalar oportünizmin yeni (?) yüzleridir. Oysa emperyalist dönemde proletayanın hegamonyasının objektif şartlarının tartışılamayacağı gerçeğini inkar etmek samimiyetsizliğin kanıtıdır.
Devletin tümüyle sönebileceğine inanmayan döneminin Alman Sosyal Demokrat Partinisin önderlerinden Kautsky, hükümeti belirli bir sorunda ödün vermeye zorlamak ya da proletaryaya düşman olmayan bir hükümeti başa geçimekten söz ederken devrimi yadsır. Bu da oportünizmin en bayağısıdır.
Devletin bir sınıf diktatörlüğü aracı olarak en açık biçimde tanımladığı marksist tezlere sırtını dönen bu yaklaşımın, devleti yıkmak gibi hedefi olamaz. Ancak devletin devamlılığı için işçi sınıfını, o devlete "hükümet" olma hayaliyle avutabilir.
Marksist önermeler kullanarak, keskin politik pratik belirlenimler ve ahlaki bilgiçlikler taslayarak önerme ve kavramların içini boşaltan opotünizmin ülkemizdeki karakteri öncelikle ülkenin politik/ideolojik/ekonomik tahlillerinde ve doğal olarak da mücadele biçimlerinde kendini gösterir. Özellikle son yirmi yıldır ulusal mücadeleye bakış ve konumlanış da oportünizmin belirgin ayraçlarından biri olmuştur. Üretim ilişkileri ve üretici güçlerin seviyesinin, niteliğinin bir ülkenin tahlilinde başat olduğu herkesçe bilinir. Ancak hem neo-liberal politikalardan söz edip hem de ülkenin yarı feodal-yarı sömürge olduğunda ısrar etmek teori ve pratiğin birlikteliğini de hiçe saymaktır. Ya da ulusal kurtuluş mücadelesinin güç ve politik değişimlerine göre tavır belirlemek de devrimci bir yapılanmanın gerçekliğine denk düşmeyen örgütlenme pratiğine yol açar.
Kautsky'nin işçi sınıfını burjuva demokratlığının kuyruğuna eklemeyi hedefleyen oportünizmi, onu revizyonizme vardırmış, marksizmi kendi politik kaygıları doğrultusunda çarpıtmaya çalışmıştır.
Bu da oportünizmin hep olduğu gibi kalmadığını revizyonizme dönüşebildiği hatta dünya ve ülke pratiğinde görüldüğü gibi revizyonizmi de aşarak, karşı-devrimcileşebildiği, anti-komünistleştildiği görülebilmiştir. (PDA Aydınlık örneği.)
İşte bu yüzdendir ki oportünizmle, revizyonizmle ve reformizmle mücadele tarihsel açıdan Bolşeviklerin örgüt yapısından başlayan bir yolu seçerek oluşturdukları bir mücadele anlayışı ile gerçekleşmiş, Ekim devrimi ile de somutlanmıştır.
Bugün neo-liberal politikalar ve postmodern durumun etki alanında "karşı! tezlerle" (marksist olmayan/post marksist tezler) yeni ve yenilenme kavramlarının devrimci içeriğini boşaltarak emperyalizmle mücadele ilan eden oportünistlerle/çağdaş revizyonistlerle temel mücadele biçimimiz ideolojik mücadeledir. Ancak ideolojik mücadelenin başarılı olabilmesi elbetteki örgütlenme pratiği ve sürece müdahale koşullarının yaratılması ile mümkündür.
Tarihsel yolunda marksizmin çarpıtılması görevini üstlenen oportünizmin değişik yüzlerini görmek; olguların tartışılabilirliği gerçeğinden hareket ederek, savunulan temel ilkelerden ödün vermeden yeniyi inşa edebilmekten geçmektedir. Nihai olarak oportünizmin yenilgisi ise sınıf hareketinin yükseltilmesi ile gerçekleşebilecektir.

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul