Kimyasal-biyolojik vb. nitelikteki
“kitle imha silahları”nı üreterek, komşuları ve
tüm dünya için “tehlike” saçtığı iddiasıyla, ABD-İngiliz
emperyalizminin işgaline uğrayan Irak’ta, sular
bir türlü durulmuyor. Emperyalist işgal güçlerine,
hergün ortalama 25 saldırı düzenlendiği ve en az
iki-üç ABD askerinin öldüğü ülkede, artık daha kapsamlı
askeri saldırılar düzenleniyor. Öyleki, bir günde
bazen 40’tan fazla insanın yaşamını yitirdiği saldırılar,
ABD ve İngiliz emperyalizmini kara kara düşündürüyor.
ABD, Irak’ta yeni bir bataklığa saplanıyor...
Direnişçiler ABD’ye Meydan Okuyor!
ABD işgal güçlerine, hergün onlarca silahlı ve bombalı-roketli
saldırı düzenlenen Irak’ta, direniş güçleri adeta
ABD’ye meydan okuyor. Felluce, Tıkrit ve başkent
Bağdat’ta, özellikle Saddam dışı güçlerce düzenlenen
bu eylemlerde, birçok ABD’li asker ve subayın ölmesinin
yanısıra, CIA’nın Irak’taki merkezi, Savunma Bakan
Yardımcısı P. Wolfowitz’in kaldığı otel ve ABD’li
askerleri taşıyan bir helikopter de bu saldırılardan
nasibini aldı.
Son dönemde ABD’ye yönelik olarak gerçekleştirilen
saldırıların birkaçına kısaca değinelim.
*Ekim ayı ortasında, CIA’nın Bağdat’taki merkez
karargahı olduğu bilinen “Bağdat Oteli”ne yönelik
bombalı intihar saldırısında, altı kişi öldü ve
onlarca kişi yaralandı. Bu saldırıda, Irak Geçici
Hükümet Konseyi üyesi, Muvafak El Rabii de, elinden
yaralandı.
*26 Ekim sabaha karşı, ABD Savunma Bakan Yardımcısı
Paul Wolfowitz’in Bağdat’ta kaldığı “El Raşid Oteli”ne
yönelik roketli saldırıda, bir ABD’li albay öldü
ve 11’i Amerikalı olmak üzere toplam 17 kişi yaralandı.
*Irak’ta ramazanın ilk günü olan 27 Ekim’de de,
saldırılar artarak sürdü. Başkent Bağdat’ta, 5 ayrı
yere düzenlenen bombalı intihar saldırısı sonucu,
43 kişi öldü ve 224 kişi yaralandı. Bir saat içinde
gerçekleştirilen saldırıların ilki; yerel saatle
08.30’da, Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün merkezine
yönelikti.
*27 Ekim gecesi, 1. Zırhlı Tümeni’nde görevli bulunan
ABD askerlerine yönelik bombalı saldırıda; 3 ABD
askeri öldü ve A ABD askeri yaralandı.
*2 Kasım günü, Felluce yakınlarında bir ABD helikopterinin
düşürülmesi sonucu, 15 ABD askeri öldü ve 21 ABD
askeri de yaralandı. Bir Amerikan üssünden, Bağdat
havaalanına asker taşırken düşürülen Chinook tipi
helikopterde ölen askerlerin, kısa süreli tatile
gönderilen “şanslı” askerler olduğu bilidiriliyor.
Rus yapımı bir füze ile düşürülen helikopterde ölen
askerlerin; bir defada en fazla ABD askerinin öldüğü
saldırı olduğu bildiriliyor.
*Yine, aynı gün Bağdat’ta ABD askeri konvoyuna düzenlenen
saldırıda bir ABD askeri öldü. Bağdat’ın batısındaki
Ebu Garip’te meydana gelen çatışmalarda da üç-dört
askerin öldüğü bildiriliyor.
*2 Kasım’da, Felluce’de düzenlenen saldırıda da,
4 ABD askeri öldürüldü.
*3 Kasım da meydana gelen çeşitli saldırılarda,
3 ABD askeri öldürüldü.
*4 Kasım akşam saatlerinde, Bağdat’ta düzenlenen
intihar saldırıları ve roketli eylemlerde, bir çok
ABD askerinin öldüğü bildiriliyor. Çok Uluslu Barış
Gücü Komutanı General Ricardo Sanchez’in kaldığı
binaya yönelik olarak gerçekleştirilen roketli saldırılardaki
can kaybının ve yine Amerikan Merkez Komutanlığı
yakınlarında meydana gelen bombalı üç intihar eylemindeki
can kayıpları hakkında, bu satırların yazıldığı
saatlerde net bir açıklama yapılmadı.
Görünen odur ki; Irak’ta ABD’illere yönelik saldırıların
ardı arkası kesilmeyecek.
ABD işgali devam ettiği sürece, özellikle Saddam
dışı güçlerce gerçekleştirilecek bu saldırılarda,
daha onlarca ve hatta yüzlerce ABD askeri yaşamını
yitirecek. Böylece, dünya kamuoyunda sıkça seslendirilen;
“akıllara Vietnam geliyor!” düşüncesi, kendini daha
yakıcı biçimde gösterecek...
Pamuk Eller Cebe
Irak’ta, “huzur ve sükunet ortamı”nın bir türlü
sağlanamamasının yanısıra, artan saldırılar ve
can kayıplarının iç kamuoyunda tepkiyle karşılanması
üzerine, Irak’ta yeni bir düzenleme yapmaktan
başka çaresi kalmayan ABD, yeni adımlar atmak
zorunda kaldı. Bir yandan, Irak’taki tüm sorumluluk;
“Ulusal Güvenlik Danışmanı” Condoleezza Rice’ye
devredilirken, diğer yandan da BM’in Irak’a asker
gönderme ve maddi yardım içeren komplike bir katkı
yapmasının tüm yolları aranıyor...
Irak’taki direnişleri, tek başına göğüsleyemeyecek
duruma gelen ve Irak’ın “yeniden yapılandırılması”
için, sıcak paraya gereksinmesi olan ABD’nin,
Irak’a yönelik olarak hazırladığı tasarı, 16 Ekim
2003 tarihinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde
onaylandı. Bilindiği üzere, ABD’nin daha önce
hazırladığı Irak tasarısı; Rusya, Fransa ve Almanya’nın
veto olasılığı üzerine geri çekilmişti. Bu nedenle
ABD, yeni hazırladığı tasarıda bazı tavizler verdi
ve yeni düzenlenen tasarı, BM Güvenlik Konseyi’ndeki
15 üyenin oybirliğiyle kabul edildi, ilginçtir
ki, tasarının onaylanmasından kısa bir süre önce,
İsrail’in terörist bir bombalama eylemine maruz
kalan Suriye de, tasarıya destek vererek onayladı...
Kabul edilen bu tasarıya göre; Irak’ta, ABD komutası
altındaki “Çok Uluslu Barış Gücü’ne isteyen ülkeler
de asker gönderebilecek. Irak’ta, “güvenlik ve
istikrarın sağlanması” amacıyla görev yapacağı(!)
belirtilen Çok Uluslu Güç’ün görev süresi, en
çok bir yıl olacak. Irak’a gönderilecek başka
ülke askerlerini, çeşitli eylemlerin ve saldırıların
yoğun olarak meydana geldiği yerleşim birimlerine
göndermeyi düşünen ABD; böylece kayıplarını azaltmayı
ve dünya kamuoyunda “meşruiyet sorgulaması” dışında,
“iç kamuoyu tepkileri”ni de yumuşatmayı amaçlıyor...
Irak’taki ABD işgaline, kendi çıkarlarına ters
düştüğü ve pazar alanlarından olacakları kaygısıyla
baştan beri karşı çıkan Rusya, Fransa ve Almanya’dan
oluşan emperyalist troika; tasarıyı kabul etmekle
birlikte, kendi istedikleri koşullar yerine getirilmediği
için, bu ülkeye asker ve para göndermeyeceklerini
açıkladılar. Üç ülke adına bir açıklama yapan
Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, şöyle konuştu:
“Belirli bir ilerleme görüldüğü için ve BM Güvenlik
Konseyi’nin birliği açısından tasarıyı destekleme
kararı aldık. Ne var ki, bu ilerleme Irak’taki
koşullara yeterince hitap etmiyor. Bu nedenle,
orada askeri rol üstlenmeyi, ya da daha önce kararlaştırdığımız
maddi yardımın dışında yardımda bulunmayı uygun
görmüyoruz.” (Hürriyet, 17 “Ekim 2003)
BM Güvenlik Konseyi’nin onayladığı tasarıda belirtilen
“Irak’a maddi yardım” toplamak için hareket geçen
ABD, işgal döneminden bu yana bağlaşık olarak
hareket ettiği İspanya’nın başkenti Madrit’te
düzenlediği “bağış konferansı”nda, istediği paranın
ancak yarısını toplayabildi. Toplam 55 milyar
doların 20 milyar dolarını kendi karşılayan ve
geri kalanını bu yardımdan toplamayı uman ABD,
ne yazık ki “pamuk eller(in) cebe” girmesini sağlayamadı.
73 ülke ve 19 uluslararası kuruluşun temsilcilerinin
katıldığı, “Irak’ın Yeniden İnşasına Bağışta Bulunanlar
Konferansı”nda, Irak için talep ettiği 36 milyar
doların ancak yarısına denk düşen bir miktar olan
18.5 milyar dolar toplanabildi. Katılımcıların,
“bağış” yerine “borç” verme taraftarı oldukları
ve harcamaların “şeffaf” yapılmasını istedikleri
bu Konferans’ta, yapılan “yardımlar” şöyle gerçekleşti:
“Japonya; 1.5 milyar dolar hibe ve 3.5 milyar
dolar orta vadeli kredi. Kuveyt;1.5 milyar dolar.
Suudi Arabistan; l milyar dolar hibe ve 28 milyar
dolarlık borcun vadelendirilmesi. BAE; 215 milyon
dolar. Avrupa Birliği; 2004’te 826 milyon dolar,
insani yardım için 731 milyon dolar. İtalya; 2007’ye
dek 235 milyon dolar. İspanya; 300 milyon dolar.
Belçika; 5.8 milyon dolar. Slovakya; 290 bin dolar.
Danimarka; 55.4 milyon dolar. Finlandiya; 5.9
milyon dolar. İsveç; 32.6 milyon dolar. Güney
Kore; 200 milyon dolar. Fransa ve Almanya, daha
önce Irak’a 100’er milyon dolar yardım vaadinde
bulunmuşlardı. Kanada; 150 milyon dolar. Avustralya;
85 milyon dolar. Hindistan; 30 milyon dolar. Filipinler;
Bir milyon dolar. İran; 300 milyon dolara kadar
kredi kolaylığı ile elektrik ve gaz temini.
Dünya Bankası; 3 ila 5 milyar dolarlık kaynak
vaat ederken. IMF; ilk üç yıl 4.25 milyar dolara
kadar borç verecek. Türkiye de; 2007 yılına kadar
50 milyon dolar yardım yapacak.” (Radikal, 25
Ekim 2003)
Irak’a, başka ülke askerlerinin gönderilmesi ve
“yeniden yapılandırma” için maddi yardım aktarılması;
ABD’nin, Irak’ta bataklığa saplanmasını engelleyemeyecek!
Zira ABD, Irak’ta işgalci güçtür ve Irak Halkı’nca
geliştirilecek olan meşru/haklı direnişin boyutlanması
kaçınılmazdır!
Görünen odur ki, 1983 yılında Lübnan’ı da “barış
gücü” adı altında işgal eden ve ABD Deniz Piyadeleri
Genel Karargahı’na yönelik bombalı intihar saldırısında
241 askerini yitiren ABD, arkasına bile bakmadan
Lübnan’ı terk ettiği gibi, Irak’ı da terk edecektir.
Ve zafer, işgalci emperyalist ABD ve bağlaşıklarına
karşı dişiyle-tırnağıyla direnen Irak Halkının
olacaktır!..
Katillerin Anası; “Patroniçe”
Condoleezza Rice
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza
Rice; ABD Başkanı G. W. Bush tarafından
Irak “Patroniçe”liğine getirildi. Adını,
bir İtalyan müzikalinde geçen “con dolcezza”dan
(tatlı tatlı oynamak) alan Rice; gerçek
yaşamında insan canı ve kanıyla oynayan
bir katil. 48 yaşındaki Rice, mesleki kariyerini;
ABD’nin son 26 yıllık işgal, katliam, zulüm
ve kan dökme politikalarına hizmet etmekle
kazandı!..
Bu düzenleme öncesinde, Irak’ın ABD’li patronu;
Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’di ve Irak’ın
yeniden yapılandırılmasında da asıl olarak
bu kişinin sözü geçiyordu. “Yeni Dünya Düzeni”ni
kurmak isteyen “Neo-Con”ların “şefi” ve
Afganistan ile Irak işgalinin mimarı durumundaki
Rumsfeld; Irak’ta sürekli hale gelen ABD’li
asker ölümlerinin bedelini, oradaki görevinden
alınarak ödemiş oldu.
Yeni düzenlemeye göre; “Irak İstikrar Grubu”
isimli bir ekip oluşturulacak ve başına
da, C. Rice getirilecek. Yani, Irak’ın yeni
“patroniçe”si, Rice olacak. Oluşturulacak
ekipde; ABD’nin Hazine, Dışişleri ve Savunma
Bakanlıkları’ndan birer temsilci bulunacak
ve bunlar, Irak’taki “terörizm, ekonomik
ve siyasi gelişme ile medya”dan sorumlu
olacaklar. Ekip, tüm çalışmalarını rapor
haline getirerek, hergün “Patroniçe” C.Rice’ye
sunacak. Hazırlanan raporları değerlendirecek
olan Rice, Irak’taki tüm gelişmeler hakkında
karar verme yetkisine sahip olarak, ABD’nin
Irak politikasına yön verecek. Böylece,
Pentagon’un başında olan Rumsfeld ya da
başka bir Pentagon görevlisi, yahut Irak’ın
“sömürge valisi” Bremer veya başka bir yetkili,
Irak’la ilgili karar alamayacak ve etkin
olamayacak.
Özcesi; Başkan Bush tarafından, 5 Ekim 2003
tarihinde bu görevine atanan, Irak’ın “Patroniçe”si
Rice, Irak’taki bütün uygulamalarda yetkili
tek söz sahibi olacak ve eğer başarabilirse(!),
ABD askerlerinin ölümlerini durdurarak,
Irak’ta “barış ve huzur”(!) ortamını sağlayacak...
Unutmadan belirtelim ki Rice, aynı zamanda
Afganistan’ın “yeniden yapılandırılması”nın
da sorumluluğunu yürütecek. Başkan Bush’un
bu atamasıyla, Irak’taki “kavgalı üçgen”de
son raundu,
Beyaz Saray ekibi kazanmış oldu. Bilindiği
gibi; Pentagon, Dışişleri ve Beyaz Saray,
Irak politikalarında bir türlü örtüşük davranamamış
ve kendi iç kavgaları, zaman zaman kamuoyuna
yansımıştı.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Irak’ın
yeni “Patroniçe”si olan C.Rice’nin meslek
kariyerine özet bir bakış; O’nun, böylesi
bir atamaya mazhar olması için yaptığı hizmetleri
ve döktüğü kanları görmemizi sağlıyor.
BİR
KİMLİK KARTI
Condoleezza
Rice
Ulusal Güvenlik Danışmanı
Yaş: 48
Doğum Yeri: Birmingham, Eğitim:
Denver Üniversitesi, Notre
Dame Üniversitesi (Yüksek
Lisans)
Kariyeri: 1977 ABD Dışişleri
Bakanlığı
*1980 Rand Araştırma ve Analiz
Şirketi
*1980 Politik Bilimler Danışmanı
* 1981-87 Stanford Üniversitesi
Politik Bilimler
* 1981-89 Silah Kontrol Programı
Müdür Yardımcısı
* 1987-93 Stanford Üniversitesi
Politik Bilimler
* 1989-91 Ulusal Güvenlik
Konseyi Kuzey Avrupa ve Rus
İşleri Bölümü
* 1993-2000 Profesör.
Yazdığı Eserler: *1984 "Uncertain
Allegiance: The Soviet Union
ant the Czechoslovak Army"
* 1986 "The Gorbachev
Era"
* 1995 "Germany Unified
and Europe Transformed: A
Study in Stratecraft"
Uzmanlık Alanı: Rusya. "Sovyet
Politikasının Bizans yapısına
benzeyen doğası, güçle nasıl
işlediği ve nasıl kullanıldığı
beni etkiledi" diyen
Rice, 1999 yılında verdiği
bir röportajda Rusya'ya karşı
olan tutkusunu bu şekilde
anlatmıştı.
Medeni Durumu: Bekar
|
Mesleki kariyerine, 1977 yılında ABD
Dışişleri Bakanlığı’nda stajyer olarak
başlayan C.Rice, kariyer merdiveninin
basamaklarını hızla tırmanmak için,
bütün hırsını kullandı. ABD’nin, emperyalist
egemenliğinin devamını sağlamak için,
çeşitli araştırmalar ve analizler
yaparak çözümler üretmeye çalışan
araştırma şirketinde kendini yetiştirerek,
politikada daha etkin olmak amacıyla,
“danışman” statüsünde faaliyet yürütüyor.
Politik gelişiminde ilerleme kaydedince,
politikanın “kontrol” ettiği silahlanmayla
ilgili alana adım atıyor ve kariyer
merdiveninin basamaklarını hızla tırmanmaya
devam ediyor.
Her noktada birikimini tamamladığına
inanılmış olunacak ki; ABD Ulusal
Güvenlik Konseyi’nin, Kuzey Avrupa
ve Rus İşleri Bölümü’nde “başkan”
statüsünde görevlendiriliyor. Tam
da bu dönemde; Demokratik Almanya
Cumhuriyeti’nin bir komplo ile Federal
Almanya Cumhuriyeti’ne devredilmesi
ve revizyonist politikaların doğal
bir sonucu olarak “çözülme” dönemi
yaşayan “reel sosyalizm”in tepetaklak
edilişi, kendini gösteriyor.
Kendisine verilen görevleri, eksiksiz
yerine getirmesinin ödülünü; 38 yaşındayken
görevlendirildiği Stanford Başkanlığı’yla
alıyor.
Bu görevi yürüten en genç, ilk siyah
ve ilk kadın başkan olarak “onore”
ediliyor. Bu dönemdeki hizmetleri,
O’nun, 2000 yılı seçimlerini kazanan
ABD Başkanı G.W.Bush tarafından “Ulusal
Güvenlik Danışmanı” olarak atanmasını
sağlıyor.
Afganistan’ın, ABD tarafından işgal
edildiği dönemde, Rusya ile ilişkileri
düzenleyen C.Rice’nin Rusya Devlet
Başkanı V.Putin’le samimi görüntüleri
hala belleklerdedir. Yani, Afganistan
işgaliyle dökülen kanların ve alınan
canların sorumlularından birisi de,
“Patroniçe” Rice’den başkası değildir.
Bu eli kanlı katil şimdi de; Irak’ta
alınacak masum insan canlarının ve
dökülecek kanların baş sorumlusu olarak
görevlendirildi.
ABD kamuoyunca; çok çalışan ve piyano
çalma, puz pateni kayma gibisinden
oldukça “insani” işler de yaptığı
seslendirilen C.Rice’nin, “ülkelerin
işgali, insanların katledilmesi ve
masum insanların kanlarının dökülmesi”
dışındaki en büyük hobilerinden birinin
de, “mücevharat biriktirme” olduğu
belirtiliyor.
Gerdanını, kaç tane masum insanın
kulağı süslüyor ya da, maskotunda
kaç insanın parmak kemikleri var bilemiyoruz
ama; henüz “bekar” olduğu belirtilen
“Patroniçe” C.Rice’nin bir çocuk annesi
olmayı düşünmediğini biliyoruz.
Çünkü O, “katillerin anası”dır!..
|
|
|