Son
zamanlarda Irak’ın işgali ve Filistin cephesindeki
“yol harita”sı ile gündeme gelen Ortadoğu bölgesi
devrimci sosyalistler açısından cok ciddi bir
önem arzediyor. Gözlerini “küreselcilik” adı altında
Avrupa’ya dikmiş olanların tersine ölgeyi anlamak,
bölgenin devrimci olanaklarını, anti-emperyalist
mücadelenin yeni biçimlerini kavramak, bugünlerde
hepimizin görevi.
“Global vahşet cephesi Ortadoğu’ya saldırıyor.
Emperyalist sistemin kan dolaşımını sağlayan petrol,
barbar bir güç gösterisinin maddi gerekçesini
oluşturuyor. ABD hegemonyasının perçinlenmesi
adına büyük bir katliam gerçekleştiriliyor. Kendi
müttefikleri başta olmak üzere, dünyanın patronunun
kim olduğunu göstermek adına harekete geçen ABD
emperyalizmi, Irak’ı işgal ediyor. Ortadoğu’nun
Latin Amerikalaşması temelinde projeler ardarcla
gündeme getiriliyor. Parçalanmış, aşiretleştirilmiş,
ulusal kaynaklan elden gitmiş, kamusal güçleri
dağıtılmış yapılar oluşturulmaya çalışılıyor.
Bu gerçekler karşısında, Türkiye’de anti-Amerikancı
mücadele geleneğinin güçlü etkisi varlığını duyuruyor.
Giderek Ortadoğu’nun devrimci dinamikleri ile
bütünleşme eğilimi gösteren dirençli ve özverili
bu birikimin Türkiye’de derin kökleri bulunuyor.
Ölümü küçümseyen ve insanlık onurunu yüksek tutan
binlerce insanın Türkiye toprağında canlan ile
oluşturduğu anti-emperyalist mücadele geleneği
tarihsel güvence niteliğindedir.
Şimdi birlik zamanıdır. ABD’nin önderi olduğu
global vahşet cephesi en büyük düşmandır. Bu düşmana
karşıtlık ve mücadele ise insan olabilmenin vazgeçilmez
varlık temelidir...”
Böyle diyor Suat Parlar ve bize Ortadoğu’nun bir
panoramasını veriyor.
Suat
Parlar”ın yine Yar Yayınlarından çıkan diğer kitabı
ise “Ortadoğu: Vaadedilmiş Topraklar” adını taşıyor
ve yine Ortadoğu gerçekliğini didikliyor, somut
verileri bir araya toplayıp yararlı bir derleme
sunuyor.
Kitabın sunuşunda şöyle diyor Suat Parlar: “...aslında
bu tür derlemelerden ziyade özgün çalışmaların
okura sunulmasından yanayım” diyor Suat Parlar;
“Ancak, kitapta yeralan yazıların derli toplu
aktarılması ortaya bir bütünlük çıkardı. Bu bütünlüğün
temel çizgisinde Ortadoğu yeraldı. Ortadoğu’ya
yönelik emperyalist saldırganlık, şiddetini her
geçen gün biraz daha artırıyor. ABD’nin askeri
operasyonları neredeyse gündelik işlerden. Bu
askeri operasyonlar Türkiye’de kanıksanmış durumda.
Pazar ekonomisi bir dine dönüştü. “Pazar tektanrıcılığı”
ve onun kaynağı olan emperyalizm kendisini “Yeni
Düzen”olarak sunuyor. Oysa bunun neresi yeni?..”
“...Türkiye’nin “global güvenlik” alanına Kafkaslar
da giriyor. Kafkas halklarının, tüm değerleri
ile kapitalist enternasyonalin meta zincirlerine
bağlanmasında Türkiye, üzerine düşeni yapacağını
ilan ediyor. TSK, klasik ordu fonksiyonlarının
meşrulaştırıcı kalıplarını kırıyor ve Kafkasya’nın
kapitalist-emperyalist sistemle bütünleşmesi doğrultusunda
siyasetler planlıyor...”
“...Batıcılık eksenli sol siyasal hareketlerin
İslam’ın siyasal ve kültürel birikimini doğru
yorumlamaları zor. Ama zorunlu da. Şunu da söylemek
istiyorum. Sınıflı toplum temelinde Hıristiyanlık
ekseninde değerlendirilen kültürel öğelerle bütünleştirilmiş
batı uygarlığı, insanlık için en iyi olmanın çok
uzağında. Bu, insanlık için en iyi değil...”
|