Bugün ABD Irak’a ve halkına “özgürlük götürmek”
için toprakları üzerine tonlarca bomba yağdırırken,
boyalı basın, görsel medya da Amerikanın ne kadar
güçlü olduğunu, yenilmez olduğunu bütün dünya
halklarının beynine kazımak için, tüm bunlar,
aynı zamanda bir toplumsal hafızanın silinmesi
kampanyasıdır. Tüm dünyada ezilen emekçi halkların
belleğinde umudun, onurun ve gururun sembolü Vietnam
Savaşı gibisinden ABD’nin rezilliğini en açık
haliyle sergileyen her şey, bu kampanyalarla silinmeye
çalışılmaktadır. Ancak tarih bunun hiç de böyle
olmadığını bizlere defalarca göstermiştir. Küba,
Kore, Vietnam, Somali ve Lübnan örneklerinde olduğu
gibi ABD birçok defa kuyruğunu arkasına sıkıştırıp
kaçmak zorunda kalmıştır ve karşılaştıkları öfke
karşısında şaşıran ABD kaçarken yardakçılarını
da satmıştır.
Sosyalist Barikat’ın 10. sayısında etraflıca ele
aldığımız, ulusal sorunun bugünkü biçimlenişi,
Irak savaşı konusunda oldukça somut bir görünüm
kazanmaktadır. Yapısalcı bir yarılmayla “ABD’ye
karşı kim savaşıyorsa bizdendir” indirgemeciliğiyle
Saddam destekçiliği yapmaya kadar varan bir sapmadan
uzak durmakla, elinin altındaki her türden olanağa
güce rağmen ABD işgal güçlerine günlerce kök söktüren
Umr El Kasr halkının direnişini selamlamak arasında
hiç de ince bir çizgi yoktur aslında. “İstanbul’u
Fatih aldı” diyen idealist tarih anlayışıyla,
“devrim işçi sınıfının eseri olacaktır” diyen
materyalist tarih anlayışı, yollarını uzun yıllar
önce ayırmıştır.
Bu perspektifle ezilen halkların ABD emperyalizmini
madara edişinin tarihteki örneklerine bir kez
daha kısaca gözatmaya çalışalım.
Küba Domuzlar Körfezi
1960 yılı içinde iyice gerilen Küba-ABD ilişkileri,
Küba’nın toprak reformuna giderek ABD’li United
Fruit şirketi vb.nin topraklarını kamulaştırmak
gibi birçok olayla kopma noktasına gelmişti. Uzun
zamandır bir karşı-devrimin hazırlıklarını sürdüren
ABD emperyalizmi, Miami’de üslenen Küba’lı kaçaklardan
2000 kişilik bir paralı ordu oluşturmuştu. Tanklar,
geri tepmesiz toplar ve roketlerle donatılmış
bu alay, 24 tane B-26 bombardıman ve 12 nakliye
uçağı ile desteklenmekteydi. 15 Nisan 1961’de
Küba göklerine ABD uçakları göründü ve kısa sürede
Küba Hava Kuvvetlerinin yarısı, ağır bombardımanla
imha edildi. Bu bombardıman, emperyalistler açısından
iyi bir açılıştı ama devamı gelmedi. Giron sahiline
çıkan karşı-devrimci alayı, devrimden bu yana
ABD emperyalizminin sabotajları ve saldırılarıyla
kinini büyütüp devrimine sımsıkı sarılan yurtsever
Küba karşıladı. 2000 kişilik alay, 72 saat içinde
tamamen etkisiz hale getirilmişti. Daha üç gün
önce Başkanları Kenedy’nin ağzından Küba’ya saldırmayacaklarını
açıklayan ABD’nin yaşadığı bu yenilgi, tam bir
skandaldı. Sadece askeri beceriksizlikleriyle,
korkaklıklarıyla değil, yalancılıklarıyla da ABD
kelimenin tam anlamıyla rezil olmuştu.
Vietnam Halk Savaşı
Daha 19. yüzyılın sonlarından itibaren anti-sömürgeci
halk hareketlerine sahne olan Vietnam, 2. Paylaşım
Savaşının ardından yenilgiye uğrayıp çekilen Japon
işgalcilerinin yerini alan Fransızları Dien Bien
Phu savaşıyla hezimete uğratıldığında imzalanan
Cenevre Anlaşması daha sonrasında ABD emperyalizmi
tarafından açıkça çiğnenecekti. Açıkça Güney Vietnam’ı
silahlandıran ve işbirlikçi bir yönetimi işbaşına
getiren ABD, kuklaları aracılığıyla halka kan
kusturmaya devam ederken, emin adımlarla sosyalizme
doğru yürüyen Kuzeydeki Vietnam ‹şçi Partisi iktidarı,
emperyalistler arafından yaratılan bu suni sınırları
tanımayıp, Güneydeki örgütlenmesini de bir yeni
bir anti-emperyalist savaşa hazırlıyordu. 17 Ocak
1960’ta bir ayaklanmayla savaş ilan edildi.
1961’de 16 bin kişilik askeri gücüyle savaşa dahil
olan ABD, bu gücü sürekli artırmak zorunda kaldı.
Savaş sürecinde 2. Paylaşım Savaşı sırasında kullanılandan
daha fazla bombayı Vietnam topraklarına bırakan
ABD, atıldığı yeri cehenneme çeviren napalm bombalarını
ve gerillaları ortaya çıkarmak için bitkilerin
yaprakları döken dioksin zehirini sınırsızca kullanmıştır.
Bugün hala bu zehirden kaynaklı olarak sakat doğumlar
devam etmektedir. 1972 yılına gelindiğinde 543
bine çıkan ABD kuvvetleri ve 1 milyon 100 bine
çıkan Güney Vietnam birlikleri, ellerindeki tüm
teknik olanaklara rağmen Vietnam halkının onurlu
direnişini kıramamıştır. Ülkeyi baştan sona kimi
yerlerde sadece bir kişinin geçebileceği tünellerle
kuşatan Vietnam halkı işgalcilere hala unutamadıkları
bir yenilgiyi tattırmışlardır. Son saldırıda ABD
elçiliğinin çatısından son anda kalkan helikopterlerle
canlarını zor kurtaran işgalciler, işbirlikçilerini
kullanıp attıkları bir kağıt gibi ortada bırakmışlardır.
Tüm dünyanın tepkisini toplayan bir vahşeti yaşayan
Vietnam halkı, yarattıkları kahramanca direnişle
düşmanlarının bile saygınlığını kazanırken, yeryüzünün
her köşesinde yüreğinde insanca duygular taşımayı
becerebilen herkesin gönlünde taht kurmuştur.
ABD de dahi yapılan birçok gösteriyle desteklenen
bu direniş, 2. Paylaşım Savaşı sonrasında gelişen
tüm ulusal kurtuluş hareketlerinin ilham ve moral
kaynağı olurken, ABD’ye yıllarca sürecek “Vietnam
sendromunu” da armağan etmiştir.
Kore Savaşı
2. Paylaşım Savaşı sırasında Japon işgalcilerini
söküp atmak için Kore yarımadasına çıkan SSCB
birlikleri, ABD güçlerinin de Güneyden çıkarma
yapması için vesile oluşturdu ve o güne kadar
Japonların katliamların pek de rahatsız olmayan
ABD, sosyalizmin ilerleyişini durdurmak için bir
halkı ve ülkesini bölmekte hiçbir sakınca görmedi.
Soğuk savaş sürecinde bir anlaşma sağlanamamasına
rağmen 38. paralelden yapay olarak bölünen ülke
ABD’nin saldırganca provakasyonları sonucunda
1950’de kanlı bir savaşa sahne oldu. Savaşın ilk
aşamasında ABD’yi ve işbirlikçilerini iyice sıkıştıran
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, ABD’nin BM’den
yardım istemesi ve “barış gücü” adı altında gelen,
aralarında Türklerin de bulunduğu yeni güçler
karşısında gerilemiş, ancak Çin Halk Cumhuriyeti’nin
müdahalesiyle saldırganları topraklarından kovmuştur.
Böylece ABD bir kez daha avucunu yalamak zorunda
kalmış, sosyalizmin ilerleyişine engel olamamıştır.
Lübnan
ABD’nin “barış gücü” adı altında müdahale ettiği
Lübnan iç savaşı, ona beklenmedik bir sürprizi
de hazırlıyordu. 23 Ekim 1983’te ABD Deniz Piyadeleri
Genel Karargahı’na ve Fransız askerlerinin kaldığı
binalara patlayıcı yüklü kamyonlarla intihar saldırısı
yapan Şii güçler 241 Amerikan işgalcisini ve 58
Fransız işgalcisini bu sürprizin kurbanı yaparken,
ABD’ye bu denli yoğunlaşmış bir nefretin odağındaki
topraklardan çekip gitmek düşüyordu. ABD bu saldırıların
ardından Lübnan’ı terkedip gitmek zorunda kaldı.
|