Ortalığı savaş tamtamlarının kapladığı şu günlerde
10. sayımızla yine sizlerle birlikteyiz. Bu sayımızda
emperyalizmin kendi iç evrimine paralel olarak
ulusal kurtuluşçu akımların yaşadıkları dönüşümü
ve bizler açısından sorunun nasıl ele alınması
gerektiğini açmaya çalışan uzunca bir çalışmamız
olduğunu göreceksiniz. Son yıllarda bu konuda
yaşanan birçok kafa karışıklığının giderilmesi
açısından bu çalışmamızın ön açıcı olacağını umuyoruz.
Yine aynı yazının bağlamında ele alınması gereken
bir de çeviriye yer verdik. Tek başına okunduğunda
Sosyalist Barikat okurları açısından çok fazla
bir önem içermeyen Zimbabwe ile ilgili bu çevirimizin,
bahsedilen “Yeni Süreçte Ulusal Sorun” yazısında
ortaya konan olguların kimi yönleriyle bilince
çıkarılabilmesinde yardımcı olabileceğini düşünüyoruz.
Dergimizin yayına hazırlandığı şu günlerde dünyada
10 milyonu aşkın sayıda insan “savaşa hayır” diyerek,
yeryüzünde sadece savaş çığırtkanlarının borunusun
ötmediğini dosta düşmana gösterdi. Önümüzdeki
süreçte de iki cephe arasındaki mücadelenin boyutlanacağını
söyleyebilmemiz mümkün. Bundan hareketle, her
devrimci sosyalistin önümüzdeki dönemdeki görevi,
bulunduğu her alanda emperyalist savaş karşıtı
hareketi güçlendirmektir. Petrol uğruna, para
uğruna insan kanının dökülmesini önlemek için
devrimci olmak bir yana, insan olmak bile yeterlidir.
Halkın ezici bir çoğunluğunun savaşa karşı olduğu
ülkemizde sadece savaş karşıtlığının değil, savaşa
karşı, dolayısıyla da emperyalizme karşı harekete
geçmenin propagandası yapılmadan tutarlı bir dinamik
oluşturmanın olanaksızlığı da her zaman akılda
tutulmalıdır.
Akıntıya karşı kürek çekme cesareti ve kararlılığında
olanların emekleriyle daha fazla masum insanın
ölümünün önüne geçilebilecektir. Savaşa karşı
olmanın salt bir söylem olmanın ötesine geçip,
bir pratiğin adı olduğunda bu hedefin çok da uzak
olmadığı farkedilecektir. Sorun, biraz da “savaşa
karşıyım” diyebilmenin ötesine geçip “biz bu savaşı
önleyebiliriz” diyebilmeye bağlıdır.
Yeni sayıda buluşma kararlılığıyla...
|