Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

KAVRAM

Günlük yaşamı içinde her emekçi sömürüldüğünün farkındadır. Kendisi çalışmakta, üretmekte ama patronlar zengin olmaktadır; bunun farkedebilmesi için bilinçlenmesine gerek yoktur. Ama bu yüzeysel bilinç, ya da literatürdeki adıyla sınıfın kendiliğinden bilinci, onun bu du-rumdan kurtulabilmesini sağlayamaz. En fazla ekonomik mücadeleye yeter.
İşçi sınıfının içinde yaşadığı sömürü sistemini yıkıp, sömürüyü ortadan kaldırabilmesi için siyasi iktidarı ele geçirmesi gerekmektedir ki bu da ekonomik mücadele için yeterli olan kendiliğinden bilincinin ötesine geçebilmesine bağlıdır. Sömürüyü ortadan kaldırabilmek için o sömürünün nereden kaynaklandığı bilinmelidir. Çağımızın modern sömürü biçimi olan kapitalist sömürü, artı-değer sömürüsü üzerine kuruludur.
İşçinin üretim süreci, bir değer yaratma sürecidir. İşçi emeği aracılığı ile hammaddeleri, üretim araçları yardımıyla işleyerek başlangıçtakinden başka bir şeye; ürüne dönüştürür. Ürün adını alan cisimde ortaya çıkan değeri ona işçinin emeği kazandırmıştır.
Bir şeyi, değerli birşey yapan onun işe yarayıp yaramaması; yani yararlılığıdır. Ekmek, tuz, sandalye, pantalon, tabak, çorap, kaşık ve bunlar gibi birçok şey, tüm insanlar için bir değer taşıyan nesnelerdir. Bir işçinin de yaşamını sürdürmesi için böylesine nesneleri tüketmesi gerekmektedir. Tüm bu nesneler de birer ürün olduklarına göre bunların da bir değeri vardır. İşçinin yaşamak için tüketmek zorunda olduğu bu ürünler de başka işçilerin emeklerinin ürünüdür. Ancak işçinin yaşamını sürdürmek için tükettiği ürünlerin toplam değeri, kendisinin çalışırken ürettiği değerden daha azdır. Aradaki bu farka artı-değer diyoruz.
İşçinin üretim sürecinde ürüne aktardığı değer, bu ürünün satılmasıyla paraya dönüşür. Bu paranın bir bölümü üretim için gerekli harcamalara (hammadde, enerji, bina kirası vs.) giderken, bir diğer bölümü de işçiye ücret olarak verilir. Geriye kalan para ise patronun cebine kâr olarak girer. Bu kârın kaynağı artı-değerdir. Patron, hammadde, enerji vb. girdilerin fiyatlarını belirleyemez, piyasa fiyatından almak zorundadır. Ürünlerini de piyasa koşullarının belirlediğinden daha yüksek fiyata satamaz. Bu durumda rakip firmaların daha ucuza sattığı aynı tür ürünlere pazarını kaptırır. Ürünlerin piyasada satılabilmesini sağlayan, onlara işçiler tarafından kazandırılan değerleridir. Ürün, hammadde, diğer giderler ve ücret olarak zaten belli bir maliyete sahipken, piyasada bu maliyetin üzerinde satılabilmesini sağlayan şey, ona işçiler tarafından kazandırılan bu değerdir. Bu nedenle, patronların kârlarının yegane kaynağı, işçilerin emeğidir.
Bir çivinin piyasada satılabilmesini sağlayan şey, onun çivi olarak yararlılığıdır ve bu çivi olarak işe yarama niteliği, bir parça demire işçinin emeği tarafından kazandırılmış bir niteliktir. Eğer sadece maliyeti kadar bir fiyata satılacak olsa, bir çivi ile bir parça demirin fiyatı arasında çok az bir fark olurdu. Bu durumda kimse çivi üretmek için uğraşmazdı. Ama çiviye duyulan ihtiyaç, ona bir parça demirden daha fazla bir değer kazandırmıştır. İşte bu daha fazla değeri, işçinin emeği yaratmıştır. Bu değer sayesinde çivi satılır. Ancak bu satıştan sonra işçiye ücret olarak ödenen para ile satın alabileceği değer, işçinin tüm ürettiği çivilerin değerinden azdır. Günde on bin tane çivi üreten işçinin günlük ücreti ile ancak 2 bin çivi alınabilmektedir sözgelimi. Aynı örnekte 2 bin çivi karşılığı paranın da hammadde, enerji, kira vb. giderlere harcandığını varsayarsak (10-2-2=6), 6 bin çivi karşılığı para, patronun cebine kâr olarak girer. İşte bu 6 bin çivide cisimleşen değer, artı-değerdir.

 
 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul