Siyonist-İsrail devletine ve emperyalist-kapitalist barbarlığa karşı direniş cephesini büyütelim!
Bugün, 7 Ekim günü, yayılmacı siyonist İsrail devletinin Filistin ve Lübnan halklarına yönelik katliamlarının birinci yılını doldurduk. Bir yıldan bu yana süregelen işgal-saldırı ve vahşetle yürütülen ve 76 yıldır devam eden Filistin halkına yönelik soykırım sürecini şiddetle lanetliyoruz. Bu zulüm sadece bölgedeki Filistin ve Lübnan halklarına karşı değil, aynı zamanda evrensel insanlık değerlerine ve kazanımlarına ve tüm Ortadoğu halklarının özgürlük mücadelesine karşı da bir savaştır. Sessizlik kabul edilemez. Direniş cephesini büyütmek zorunludur.
Siyonist-Faşist İsrail Devleti, Filistin ve Lübnan topraklarını işgal edip, halkları sindirip, soykırıma uğratmaya çalışırken, emperyalist-kapitalist sistemin bölgedeki stratejik çıkarlarının bekçisi ve askeri bir aparatı olarak hareket ediyor. Emperyalist devletler ırkçı/dinci siyonist İsrail’i askeri, ekonomik ve diplomatik desteklerle donatarak bölgeyi sürekli bir çatışma ve kaos ortamında tutmak, bu temelde bölge halklarının tüm özgürlük taleplerini bastırmak istiyorlar. Öte yandan, İsrail sadece yerel bir karşı devrimci askeri aparat değil, küresel düzeyde batı emperyalizminin saldırgan faaliyetlerinin başlıca araçlarından biridir. Dünyanın neresinde halkların özgürlük arayışlarına ve devrimci güçlerine karşı şiddetli bir karşı-devrimci saldırganlık varsa, orada mutlaka İsrail’in parmak izi vardır.
Ancak bizler biliyoruz ki, emperyalist-kapitalist sistemin bu kirli planları halkların kararlı direnişiyle mutlaka boşa çıkacaktır. İsrail’in Filistin’deki işgali ve Lübnan’a yönelik saldırıları bölgedeki emperyalist barbarların hegemonya planlarıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu saldırılar onların desteği ve doğrudan katılımıyla yapılmaktadır. Bu nedenle, sadece İsrail’e değil, onun ortakları emperyalist güçlere ve sisteme karşı da mücadele etmek zorundayız.
Bu bağlamda, tüm bölge halklarını kapsayan geniş bir Direniş Cephesi’nin yaratılması ve güçlendirilmesi önümüzdeki mücadele süreçlerinin ana eksenlerinden birini oluşturmalıdır. Bu doğrultuda halen sürmekte olan tüm protesto eylemlerinin, ekonomik boykotların, uluslararası diplomatik baskı ve faaliyetlerin ve küresel dayanışma ağlarının ve her türlü diğer mücadele biçim ve olanaklarının büyütülmesi, daha örgütlü ve birleşik hale getirilmesi bu sürecin pratik görevleri arasındadır.
Soykırımcı, yayılmacı siyonist İsrail devleti ve onun emperyalist-kapitalist ortaklarına karşı direniş bir tek ve yegane çaredir! Ortadoğu ve dünyanın her yerinde bu saldırganlığa karşı ayağa kalkmalıyız. Topyekun bir direnişle İsrail’in işgalci ve soykırımcı planlarını boşa çıkarmalı ve emperyalist-kapitalist güçlerin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme planlarını bozmalıyız.
Bu savaş sadece Filistin ve Lübnan’ın değil, emperyalist-kapitalist düzene karşı direnen tüm halkların özgürlük ve onur mücadelesidir. Bugün direniş bayrağını yükseltmenin vaktidir. İşgalciler, soykırımcılar ve onların emperyalist destekçi ve ortakları bilsinler ki, direniş her yerde, her zaman sürecek, tüm dünya özgürleşinceye dek!
YAŞASIN FİLİSTİN VE LÜBNAN HALKLARININ DİRENİŞİ!
YAŞASIN ORTADOĞU DEVRİMCİ ÇEMBERİ!
ZAFER DİRENEN HALKLARIN OLACAK!