ÜLKEYİ YAKAN AKP FAŞİZMİ VE ÇARPIK YAĞMACI KAPİTALİZMDİR!

Oligarşik faşist diktatörlüğün dün olduğu gibi, ülkenin bugünü ve yarınları için doğal kaynakları korumak ve geliştirmek için bir programı bulunmuyor. Tam tersine, özellikle 18 yıllık AKP faşist iktidarının su kaynaklarına ve ormanlık alanların yağmalanmasına yönelik yüzlerce suçu bulunuyor.

Sadece son 10 senenin vukuatlarına bakıldığında ülkenin kuzeyinde, güneyinde, batısında ve Kürdistan coğrafyasında ekolojik tahripkarlık adeta programatik bir uygulama olmuştur.

Gün geçmiyor ki, bir ormalık alanda maden aramalarına, baraj yapımlarına, otel ve bina yapımlarına karşıbölge halkının örgütlediği küçüklü büyüklü bir direnişle karşılaşmayalım…

Gün geçmiyor ki, bu faşist devletin bütün gücüyle bu ekolojik direnişleri bastırmak ve dağıtmak için baskı güçlerini utanmadan devreye soktuğunu görmeyelim…

Ülkenin özellikle Akdeniz ve Ege kuşağındaki ormanlık alanlarında dünya çapındaki ekolojik ısınmanın da etkisiyle, zaten uzun zamandan beri var olan yangın çıkma olasılığının çok yüksek olduğu gerçeği bilim insanlarınca yıllardan beri altı çizilerek vurgulanmaktaydı. Buna AKP-MHP faşizminin yağmacı anlayışla bu alanları turizm tesislerine, inşaatlara açma kararları da eklenince, buraları yağmalamak için hazır bekleyen yandaşlar da devreye girdi. Ve böylece ülke bir anda yangın yerine döndü. Sadece ormanlar değil, insanların evleri ve kendileri de yanıyor.

Ülkenin doğal kaynaklarına, ormanlarına, suyuna, nehirlerine, ovalarına, emekçisine, köylüsüne, esnafına düşman kesilmiş olan ve buraları yağmalama fırsatı bekleyen faşist iktadar ve yandaşlarının bu yangınlara karşı önlem alması doğal olarak zaten beklenemezdi.

Onbinlerce hektarlık ormanlık alanlardaki yangınlar aradan geçen 7 güne rağmen kontrol altına alınabilmiş değil. Bu süreçte Van’da yaşanan sel ve heyelan ise yandaş medyanın ve faşist devletin kadrajına bile girmedi…

Yangınların devasa boyutlara ulaşması ve bunun karşısında yaşadıkları çaresizlik durumu, yangınlardan yağma uman oligarşinin suratına çok etkili bir tokat attı. Yağma için ellerini ovuşturanlar halkın tepkisi karşısında şaşkın vaziyetteler.

Ne yapmalıyız?

Devrimci mücadelenin ekolojik mücadeleyle, eko-sistemi, yaşamı koruma ve geliştirme inisiyatifleri/hareketleriyle stratejik bir bağı vardır. Bu mücadeleler devrimci mücadelenin temel cephelerinden birini oluşturuyor.

Özgür, komünal ve ekolojik bir yaşamı kurma hedefiyle tüm ekolojik mücadeleleri sahiplenmeliyiz. Halklarımızın devlet ve faşizmin insan ve doğa üzerindeki terörüne karşı direnişlerde, çatışma alanlarında mikro düzeyden, makro düzeye kadar devrimci çalışmaları örgütlemek için bütün gücümüzle öne atılmalıyız.

Halk ve doğa düşmanı kapitalist sistemi ve oligarşiyi biz yıkacağız! Geleceği biz tüm halk güçleriyle birlikte biz kuracağız! Özgür, komünal ve ekolojik yaşamı biz kuracağız!

KAPİTALİZM İNSANIN VE DOĞANIN YIKIMIDIR!
ÇÖZÜM ÖZGÜR, KOMÜNAL VE EKOLOJİK YAŞAMDA!
ÇÖZÜM İÇİN TEK YOL DEVRİM!

EMEK VE ÖZGÜRLÜK CEPHESİ