Tarihten Bir Kesit: Che’nin İntikamı ve Monika Ertl – Kenan Büyük

Bolivya’ya 1953 yılında 15 yaşındayken gelmişti. Annesi ve kız kardeşleriyle birlikte. Kendilerinden 3 yıl önce Santa Cruz şehrindeki Chiquitania’ya gelen babaları Hans’ın yanına yerleşmişlerdi.

Babası gizlenmek üzere bu bölgeye yerleşmişti çünkü. 2. Dünya savaşı sırasında bir fotoğrafçı olarak Nazi propaganda aygıtında önemli bir görev üstlenmişti. Rommel’in özel fotoğrafçısıydı. Bolivya’ya geldiğinde üzerinde sadece çeketi bulunuyordu. Buna rağmen, 3 bin hektar toprağı nasıl elde ettiğini kimse bilmiyordu.

Monika’nın çocukluğunu geçirdiği ev kaçak Nazilarin uğrak yeri idi. 1958 yılında sanayici bir başka Almanla evlenerek Şili’nin kuzeyine yerleşmişti. 10 yıl boyunca hayatını bir ev kadını olarak geçirecekti. Şili’de yaşadıkları bölge bakır madenciliğinin olduğu bir bölgeydi ve burada madencilerin zor yaşamını ve yoksulluğunu görecekti. Bu onun dünyaya bakışını tamamen değiştirecekti. Daha sonra, Bolivya La Paz bölgesine yerleşti ve burada kimsesiz çocuklar için bir yardım derneği kurdu. Irkçı Nazi bir ortamda büyüyen Monika şimdi Kızılderili çocukları için çalışıyordu. İşte tam bu zamanlarda Bolivya solu ile ilişkiler kurdu. Ayrıca derneğine yardım için Avrupa’ya yolculuğa çıkıyor ve bu arada Avrupa solu ile de bağlantılar kuruyordu.

Bu ilişkiler daha sonra gerçekleştireceği eylem için yardımcı olacaktı. Bu süreçte Che’nin Bolviyalı devrimcilerle birlikte kurduğu ELN’ye katıldı. Kız kardeşi Beatrix’e göre oldukça geniş bir ilişki ağı vardı ve ELN’ye (Ulusal Kurtuluş Ordusu) katılımı çok normaldi. Artık Che’nin gerillasıydı. Lojistik destek görevini yerine getiriyordu ve bu dağda savaşmaktan daha tehlikeli idi. Savaştaki kod adı Imilla’ydı. Imilla’nın Kızılderili Aimara dilindeki anlamı „Küçük Kızılderili Kız“ idi.

Politik duruşu babası ile arasında problemlere yol açıyordu. Şehirdeki büyük evlerini silah ve gerillaların saklanma yeri olarak kullanılıyordu. La Paz’daki ev ELN’nin efsanevi komutanı Inti’ye de ev sahipliği yapacaktı.

4 yıl süren illegal yaşamında her yıl bir tane olmak üzere aillesine mektuplar gönderecekti. Her seferinde „her şey yolunda“ diyerek bitiriyordu mektuplarını. 1969 yılına gelindiğinde Monika ailesine son mektubunu gönderdi: „Elveda gidiyorum. Bir daha görüşmeyeceğiz.“ ve öyle de oldu.

Che’nin katili Albay Roberto Quintanilla’yı 1971’de cezalandırdıktan sonra yaşamına Bolivyanın dışında genellikle Küba ve Fransa’da (Paris) devam edecekti. Sahte bir Arjantin pasaportu taşıyordu. CIA ve Alman gizli servisi peşindeydi. Fakat buna rağmen rahatça yolculuk yapabiliyordu. Alman İçişleri Bakanlığı yerini bildirene ödül vaad ediyordu.

Monika, „Onkel Klaus“ (Klaus Amca) olarak tandığı ve babasının iş adamı olduğunu söylediği Alman’ın Klaus Barbie olduğunu çok sonraları öğrencekti. Klaus Barbie bir savaş suçlusuydu. 2. Dünya savaşı sırasında Fransanın Lyon kentinde Gestapo şefi olarak görev yapmış, binlerce insanı ölüm kamplarına göndermişti. Savaş sonrasında Amerikan Ordusunun karşı casusluk servisi olan (Center Intelligence Corps, CIC) tarafından korunacaktı. 1951 yılında Vatikan’ında yardımı ile önce Arjantine, oradan da Bolivya’ya gönderilmişti. Bolivya vatandaşlığını kısa sürede almıştı. Bolivya’da CIA’nın sağ kolu olarak çalışırken, aynı zamanda da Bolivya cuntasına danışmanlık yapıyordu.

İşte Monika’nın babasının kendisine iş adamı diye tanıttığı bu kişi idi. Evet, iş adamıydı ama silah ve eroin işi ile uğraşıyordu.

Monika’nın kız kardeşi Beatrix şöyle diyordu: „Barbie ablamın bütün hareketlerini takip ediyordu. Alman gizli servisi ile de bağlantıları vardı. Ablam Bolivya’ya geri dönüş için Avrupa’yı terk ettiği zaman takip ediliyordu.“

Barbie Monika’nın Bolivya’ya giriş yapmasından sonra La Paz’da bir kaç günlüğüne Monika’nın izini kaybedecekti. Daha sonra şehir merkezinde tekrar izini bulmuşlardı. Hippi veya Roman (çingene) şeklinde giyinmişti. Ama Barbie onu hemen tanımıştı. Hiç vakit kaybetmeden İçişleri Bakanlığını aramış ve hemen bir „negro“ (zenci) göndermelerini istemişti. Kirli işlerini yaptıracakları kişileri böyle adlandırıyorlardı.

Monika yanındaki Arjantinli arkadaşı ile babasının evine doğru yürürken kendisini tanıyan bir satıcı „ev askerler tarafından sarılmış durumda“ diye uyaracaktı.

3 gün sonra başkente yakın L’Alto semtinde tekrar izine rastlayacaklardı. Tarih 12 Mayıs 1973’ü gösterdiğinde güvenlikli olduğunu düşündükleri bir ev polis tarafından tespit edilmiş, eve yapılan baskında çatışma çıkmış Monika ve arkadaşı öldürülmüştü.

Ancak birkaç yıl sonra Monika’nın babası kızının sağ olarak yakalandığını, işkence edilerek öldürüldüğünü açıklayacaktı. Aile olanları gazetede öğrenmişti. Ablası Alman konsolosluğuna başvurarak ablasının kendilerine verilmesini talep etmişti. İçişleri bakanlığından verilen cevap „Monika Ertl’in hıristiyan geleneklerine göre gömüldüğü“ idi. Ölü bedeni hiç bir zaman bulunamadı. La Paz mezarlığının gerisinde bir tabela üzerinde şöyle yazıyordu.

„MONİKA ERTL BURADA YATMAKTADIR“

VE ELBETTE O DÜNYA HALKLARININ DA YÜREĞİNDE YATMAKTADIR!