Muhammed el Husi: Düşmanlarımız kağıttan kaplan

Uluslararası kamuoyunda Husiler olarak bilinen Ensarullah Hareketi, merkezi Yemen’in Sada kentinde gelişip büyüyen bir hareket. Her ne kadar üyeleri Şiiliğin Zeydi kolundan olsa da hareketin askeri yapılanması Devrim Komiteleri içerisinde Sosyalist, Arap milliyetçisi ve Marksist her kesimden insan bulunuyor. Ayrıca bazı Sünni Yemenli kabileler de hareketle ittifak kurmuş durumda. Hareketin güçlü isimlerinden Yüksek Devrim Konseyi Başkanı Muhammed el Husi, son günlerde Yemen’de yaşanan gelişmelere ilişkin Gazete Duvar’a konuştu.

Yemen’de Koalisyon güçlerinin saldırısının dördüncü yılı bitmek üzere. Yemen, dünyanın en güçlü ülkelerini arkasına alan en zengin bölgesel güç ittifakının kıskacında. Savaşın üzerinden geçen onca yıla rağmen uluslararası sistem şu ana kadar savaşı bitirmek için ortaya bir irade koymuş değil. Böyle bir irade olsaydı savaş çoktan biterdi zaten.

Röportajı yaptığımız Muhammed el Husi, şu anda Yemen devleti içerisinde fiilen yürütme görevi gören Devrim Konseyi’nin başında bulunuyor. Uluslararası toplumun tanımadığı bu yönetim, Aden bölgesi hariç Yemen’in büyük bir bölümünü elinde tutuyor. Yemen’de şu an için savaşın sona ereceğine dair bir umut yok. Zira Suudi Arabistan ve BAE’nin başını çektiği koalisyon ülkeleri, henüz istediklerini alamadıkları için hedeflerini gerçekleştirene kadar savaşı devam ettirecekleri düşünülüyor.

Son Aramco saldırısı ve Suudi Arabistan’ın petrol ihracatına verdiği büyük hasar nedeniyle Türkiye’de gündeme gelen Yemen savaşı, bu operasyonun ardından farklı bir dönemece girmiş görünüyor. Yemen ordusu ve Devrim Komiteleri’nin Suudi petrol tesislerine İHA ve balistik füzelerle ortaklaşa düzenledikleri saldırılarla ilgili Koalisyon ülkeleri önce İran’ı suçlamış, ardından saldırıda İran silahlarının kullanıldığını söylemişlerdi. Gelinen noktada ise İranlı generallerin füzelerin isabet oranını artırmak için Yemen’e danışmanlık hizmeti verdikleri söyleniyor. Bütün bu açıklama ve iddialar, Aramco saldırısının gizemini açığa kavuşturmuş değil. Yemen’de savaşın tarafı olan Husiler’in (Ensarullah hareketinin) ikinci adamı olan Muhammed el Husi ile yaptığımız görüşmenin Türkiye basınında bir ilk olduğunu düşünüyorum, umarım faydalı olur.

Muhammed el Husi

Necran, Cizan gibi bölgelerde Suud askerlerine kayıplar verdiren baskınlar mutat bir hal almıştı. Sürekli bunun görüntülerini yayınlıyordunuz. Geçtiğimiz hafta S. Arabistan’ın Aramco petrol boru hattına, S. Arabistan’ın petrol ihracatını sekteye uğratan çok stratejik bir saldırı düzenlediniz. Benzeri bir saldırı birkaç ay önce de gerçekleşmişti ama son saldırının tahribatı çok büyük oldu. Şimdiye kadar böyle bir operasyon düzenlememenizin nedeni neydi? Belirli bir zamanlama belirleyerek mi düzenlediniz bu saldırıyı yoksa herhangi bir zamanlama gözetmediniz mi?

Yemen ordusu ve Devrim Komiteleri, hedeflerini son derece hassas bir şekilde, savaş koşullarını ve çatışmanın gelişimini göz önünde bulunduran bir düzeneğe göre seçiyor. Halkımız ise saldırgan ülkeleri caydıracak güce Allah’ın izniyle sahip olduğumuzu biliyor ve bize güveniyor. Biz kararlılık ve azim gösteriyoruz; bu tür operasyonları her zaman ve her yerde yapabilecek güce sahibiz. Tıpkı Devrim Önderi’nin dediği gibi: “Gelişme devam ediyor.” Bu, Suudiler ve arkasındaki Amerikalılara acı verecek. Açıkça söylemiştir: Saldırgan ülkeler (Koalisyon güçleri), gün gelecek gücümüzü kabul etmek zorunda kalacak.

Yemen ordusuna bağlı kara, hava ve deniz güçleri, sahip oldukları füze gücünü ve İHA teknolojisini geliştirmek için muazzam bir çaba sarf ediliyor. Yemen ordusu, ortaya koyduğu olağanüstü ilerlemenin, saldırgan ülkelerin işlemiş olduğu suçlara karşılık vermenin meşru bir hak olduğuna ilişkin bir bilincin sonucu olduğunu ifade ediyor ve bunu saldırı gücü olarak değil savunma ve caydırma unsuru olarak nitelendiriyor. Düşman ülkeleri istikrarsızlaştırmak için askeri ve teknolojik alanda büyük çabalar ve fedakarlıklar gösterdik, saldırıları durdurana kadar da vazgeçmeyeceğiz.

‘YEMEN’DE BARIŞI ENGELLEYEN GÜCÜN ABD OLDUĞUNA İNANIYORUZ’

Suudilerin gelişmiş savunma sistemlerine ve Batılı ülkelerden aldığı radar, füze teknolojisine rağmen Yemen ordusunun gönderdiği füze ve İHA’ları engelleyememesini siz neye bağlıyorsunuz?

Yemen aklı, Amerikan-Suudi koalisyonunun şiddet ve yıkım gücüne üstün geldiğini kanıtladı. Amerikan Suudi koalisyonunun istihbarat alanında, askeri ve teknik alanda başarısızlığına ilişkin kanıt çoktur. Havada sahip oldukları üstünlüğe, ellerinde Patriot füzeleri ve gelişmiş radarlar olmasına rağmen füze ve İHA’larımıza karşı koyamadılar. İngiliz medyası, 6 bin civarında İngiliz askerinin Suudi askerler yerine koalisyon güçlerinin düzenlediği operasyonlara katıldığını duyurdu. Hatta daha da ileri giderek bu orduya ilişkin olumsuz değerlendirmelerde bulundu. Askerlerinin zayıflığını ve gevşekliğini daha önce sınırdaki savaş cephelerinde ve cephe arkalarında da gözlemlemiş ve deneyimlemiştik. Herkes şunu iyi anlasın ki savaşta karşımızda bulunanlar, kâğıttan kaplandır. Kendilerine yakın medyada güçlerini abartıyor ve kendilerini olduğundan büyük gösteriyorlar. Ancak gerçeğe baktığımızda Yemenlilerin dağlardan daha sabit ve muazzam olduğunu görürüz. Yemen’in evlatları bütün cephelerde sabit ve güçlü bir şekilde duran kahramanlardır, savaşları yönetir ve düşmana karşı harekete geçerler.

Şu ana kadar taraflar arasında Yemen’de ateşkesin ve barışın sağlanması için Umman’da ve Cenevre’de birçok müzakere gerçekleşti. Sizce bütün bu görüşmeler neden başarılı olamadı? Bu başarısızlığın ana sorumlusu kim?

Yemen’de barışın engelleyen gücün ABD olduğuna inanıyoruz. Bugünse barışa karşı çıkan Trump ve Amerikan yönetimidir. Amerikan elçisinin, İsviçre’de, Kuveyt’te ve başka yerlerde yapılan görüşmeler sürerken içeriye girerek görüşmeleri durdurduğu vakidir. Dönemin BM Yemen Komiseri “Veled eş Şeyh”in görüşmelerin düzenlendiği masanın başında “Bugün burada siyasi çözüm çıkması için elimizden geleni yapacağız” diyerek klişe bir konuşma yaptığı sırada, ABD elçisi kendisine telefon açmış ve “Hemen görüşmeleri bitir” demiş, bunun üzerine o da anında konuşmasını sona erdirmiş, “Kusura bakmayın biz bu oturumu tamamlayamıyoruz, inşallah biz ve siz sonraki görüşmelerde buluşacağız ve barış hakkında daha fazla konuşacağız” demiştir.

Biz Yemen’de nefsi müdafaa konumundayız, bununla birlikte diyaloğu kabul ediyoruz. Ancak bu görüşmelerin, karar verme gücü olmayan ve herhangi bir yetkisi bulunmayan, sözde “meşru yöneticiler” ile değil, koalisyon ülkelerinin liderleriyle yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Sizin bundan sonra Suud ve BAE ile yapılacak herhangi bir müzakerede temel ve asla vazgeçmeyeceğiniz koşullarınız nelerdir? Bunun dışında müzakereler başarılı olursa ülkeyi daha önce birlikte savaştığınız siyasi parti, hareket ya da silahlı örgütlerle birlikte yönetmeyi kabul edecek misiniz? Bu nasıl mümkün olacak?

En büyük ve ilk koşul, kararımızın bağımsız olmasıdır. Bağımsız karar istiyoruz. Saldırıların durmasını, ülkemize uygulanan abluka ve ambargonun sona erdirilmesini, Yemen halkının özgürlüğüne kavuşmasını, halkın istemediği bir yönetime zorlanmamasını talep ediyoruz. Sorunun diğer kısmına gelince her durum için konuşulacak şeyler farklıdır. Saldırılar durduğunda, bu konuların siyasi ve ana kısmına ilişkin konuşuruz.

Yemen’deki savaşın bitmesiyle ilgili bir öngörünüz var mı? Sizce bu savaş ne zaman biter?

Savaşın en kısa zamanda sona ermesini istiyoruz, savaş Yemen halkına yıkımdan başka bir şey getirmemiştir. Savaşı devam ettirenler bütün kanunları çiğniyor, soykırım yapıyor ve birçok suç işliyor. Bu savaşı yürüten ve bu suçları işleyenlerin gerek Yemen’de gerekse Yemen dışındaki ahlaki tutumları biliniyor.

Amerikalıların, İsraillilerin, İngiliz ve Fransızlar ile dünyadaki diğer küresel güçlerin bu savaşa verdiği destek sona erdiğinde savaşın da biteceğini inanıyoruz. Zira savaş, Suudi rejimi ve Körfez ülkeleriyle bu saydığımız ülkeler arasındaki karşılıklı ilişkilere bağlıdır. Suudi Rejimi ve diğer Körfez ülkeleri, Batılı ülkelere, işlenen suçları görmezden gelmeleri için devasa miktarda para aktarmaktadır.

‘ENSARULLAH HALKIN ACILARINDAN DOĞMUŞ BİR HAREKETTİR’

.

ABD ve İsrail’in, Yemen’deki gruplara silah satmak dışında doğrudan ya da dolaylı müdahalesi olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce küresel bir güç olarak ABD, temelde Yemen savaşının uzamasını ve bölgesel bir kaosun oluşmasını mı hedefliyor yoksa tek amacı Yemen ordusunu ve Ensarullah Hareketini (Husileri) dize getirmek mi?

ABD, Yemen’de belirli gruplara silah satışı hariç Yemen’e yapılan saldırıda esas ortaktır ve bu savaşın devam etmesini sağlamıştır. Bu, bilinen bir şeydir, Trump bunu açıklamış ve yönetimi resmi bir şekilde bunu dile getirmiştir. Saldırı, dünya kamuoyuna Washington’dan ilan edilmiştir. Trump ise Suudilerden desteğini çekmemiş ve Yemen’de binlerce sivilin hayatını kaybetmesine yol açan saldırıların durdurulmasını desteklememiştir. Kongre’nin Yemen’e saldırıyı durdurma kararını, kendi ifadesiyle iş fırsatı yaratmak ve çok sayıda silah satışı yapmak amacıyla veto eden yine Trump’tır. Telefonun ahizesini kaldırıp Suudi Kralı’na telefon açtığında sadece “Biz sizin yanınızdayız, Yemen savaşına devam edin” diyerek 500 milyon dolar alabiliyor.

İsrail’e gelince Yemen’e yapılan saldırılara katıldığını kendisi açıklamıştır. Netanyahu’nun açıklamalarının yanı sıra birçok İsrailli yetkili, Yemen savaşına katıldıklarını itiraf etmiştir. Netanyahu, düzenlediği basın toplantısında Amerikan-Suudi koalisyonunun gerçekleştirdiği saldırıları açıkça savunmuş, Yemen’e açılan savaşı Filistin’e karşı mücadelesinin bir parçası olarak değerlendirmiştir. Aynı şekilde Yemenlilerin saldırılara karşı yanıtını siyonist rejime yönelik bir tehdit olarak değerlendirmiştir.

ABD’nin gerçek hedefiyse Yemen halkının yok edilmesidir. Birçok kez bu hareketi yok etmek istediğini belirtmişse de Ensarullah Hareketi, köklü ve tanınan bir hareket olup halkın içinden çıkmış, halkın çektiği acılardan doğmuş bir harekettir. Bu hareket ne bir günde ortaya çıkmıştır ne de Yemen halkına yabancı bir unsurdur. Tersine İslam’ın doğuşundan bugüne kadar hayatiyetini sürdüren Yemen halkının kültürel yapısının bir parçasıdır.

Karadan, havadan ve denizden gerçekleşen ablukaya, yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen mevcut savaşı nasıl sürdürebiliyorsunuz? Herhangi bir şekilde dışarıdan yardım alıyor musunuz yoksa tamamen kendinize ait imkanlarınızla mı bu savaşta ayakta kalmaya çalışıyorsunuz?

Abluka, şimdi ortaya çıkmış yeni bir olgu değildir. Beş yıldır devam eden bu ablukaya karşı, sahip olduğumuz imkanlar çerçevesinde mücadele ediyoruz. Abluka savaş suçudur ve ablukanın sürdürülmesi, insanlığa karşı işlenmiş savaş suçunda ısrar etmektir.

Yemen’in kara, hava menfezlerine uygulanan abluka Amerikan Suud Koalisyonunun zevk için gerçekleştirdiği bir eylem değil, onun ortaya koyduğu terörün bir göstergesidir. Vahşi ekonomik savaş yöntemlerinden biri olarak en büyük insani krizi gerçekleştirmiştir. Bu tür vahşi ekonomik savaş yöntemlerinden başında Sana Havaalanı’na uygulanan ambargo, memurların maaşlarının teslim edilmemesi, Yemen’in kasıtlı olarak aç bırakılması, Hudeyde Limanı’na uygulanan kuşatma gelmektedir.

Dışarıdan yardımlar meselesine gelince, herhangi bir ülkeden resmi olarak bir yardım gelmemektedir. Yemen’e yapılan yardımlar, Birleşmiş Milletler’in insani yardımları kapsamında gerçekleşmektedir. Ya da Rus lideri Putin’in üçlü görüşme esnasında Yemen Cumhuriyeti’ni destekleyeceğini ve herkesin Yemen’e yardım etmesi çağrısında da görüldüğü gibi bilinen ve resmi yollarla doğrudan da gerçekleşmektedir.

‘KESSİNLER DİYE BOYNUMUZU UZATACAK DEĞİLİZ’

.

Birçok uluslararası hükümet ve insan hakları kuruluşu, koalisyon güçlerinin Yemen’de sivil yerleşim yerlerine saldırılar düzenlediğini ikrar etti. Bunu yapmaya devam ederse siz de misliyle karşılık verir misiniz?

Biz ateşkesle ilgili birçok kez girişimde bulunduk ama kabul edilmedi. Son olarak Yemen Yüksek Siyasi Konseyi, akan kanı durdurmak için bir girişimde bulundu. Böyle bir girişimi kabul ederlerse halkımız için barışçıl bir çözüm olacağından bu bizim istediğimiz bir şeydir. Kabul etmezlerse Devrim Önderi’nin (Abdülmelik el Husi) de ifade ettiği gibi kessinler diye boynumuzu uzatacak değiliz. Tersine, Devrim Önderi, yaz eğitim kurslarının sona ermesi vesilesiyle yaptığı konuşmada, 9 Ramazan tarihli operasyonu ve koalisyon güçlerinin süregiden saldırıları hakkında (İlk Aramco Operasyonu) çeşitli uyarılarda bulunmuştu. Yemenli sivilleri öldürmeye devam ederlerse, Devrim Önderi’nin değindiği o acılardan daha fazlasını çekecekler. Tırmandırma politikalarının karşılığı tırmandırmadır.

Bugün biz diyoruz ki Devrim Önderi’nin söyledikleri ciddiye alınmalıdır. Bizi vurmaya devam ettikleri sürece biz de onları vurmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bizi vurmayı, bombardımanı durdurursanız biz de size vurmayı durdururuz. Saldırgan güçlere diyoruz ki siz bizim üstümüzde elinizdeki her türlü silahı ve aracı denediniz ama başarılı olamadınız.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’da Ruhani ve Putin’le yaptığı üçlü görüşmede Yemen’de süren savaşa ilişkin yaptığı açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye liderinin ülkenin bir an önce ve hızlı bir biçimde inşa edilmesi yönündeki açıklamaları, derin bir bakış ve yaşanan vakıayı anlayan bir yaklaşımdır, olumlu ve doğru bir tutumu yansıtmaktadır. Bu tutum, koalisyon ülkelerindeki kaybedecekleri bir savaşta kendileri için ölüm ve yıkımdan başka bir şey getirmeyecek, gerçekçi olmayan bir takım teorik yaklaşımlardan oldukça uzak bir tutumdur.

İran ve Rus liderlerinin açıklamaları ise savaşın sürmesinin anlamsızlığı üzerine hemfikir olunduğunu göstermektedir. Liderlerin görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında ortaya koydukları tutum, tıpkı S. Arabistan’dan para koparmak için saldırılara destek veren diğer ülkelerin ortaya koyduğu tutumdan oldukça farklı, bağımsız, kaliteli ve siyasi anlamları olan, üzerinde düşünülmüş yaklaşımlardı.

Bu son operasyonlarınızdan sonra Suud’dan herhangi bir şekilde görüşme ya da başka bir teklif aldınız mı?

Bu soruya yanıt vermek için zaman uygun değil, Şayet Avrupa ülkeleri ve diğer ülkeler tarafından herhangi bir girişim gerçekleşir ya da bu konuda bir hareketlilik yaşanırsa barışın düşmanlığa galip geldiğini göreceksiniz.

(05.10.2019 Gazete Duvar)