|
19
Aralık operasyonu sürecinde 22 Aralıkta Ümraniyede
şehit düşen Alp Ata Akçayöz yoldaşımız 1971’de
Kars merkeze bağlı Çakmaklı köyünde dünyaya geldi.
Demokrat denilebilecek bir aile ortamında büyüdü.
Daha çocukken İstanbul’a gelen Ata, öğrenimini
lisede bırakmasına rağmen aile ortamının da etkisiyle
birçok üniversite mezununu geride bırakacak bir
kültürel birikime sahipti. Oldukça genç yaşta
atıldığı çalışma hayatında devrimci çevrelerle
buluşması fazla sürmedi.
Kısa bir süre Kar-Der’e gidip geldi.
Hareketimizden kopan THKP-C Savaşçıları grubuyla
çalışma hayatında tanıştı ve ilk örüigütsel faaliyetleri
burada oldu. ‘91 sonrasında devrimci sosyalist
harekete katıldı. Maltepe Tekstil İşçileri Derneğinin
kuruluşunda ve daha birçok alanda çalışma yürüttü.
‘96’da yediğimiz bir operasyon sonrasındaki kimi
gelişmelerden dolayı bağlantımız koptu. Bu süreçte
esnaflık yapan Ata ulaşabildiği tüm devrimcilere
her türlü desteğini-yardımını sunarak, devrim
cephesine hiçbir zaman uzak durmadı. ‘99’da bir
DHKP-C operasyonu ile Ümraniye cezaevine geldiğinde
hareketimizle yeniden bağ kurdu. Kısa sürede tahliye
olmasına rağmen ilk operasyonun uzantısı niteliğindeki
ikinci bir operasyonla yeniden yakalandı.
19 Aralık operasyonunun üzerinden
2 yıl geçti. Yani 2 yıldır Ata, aramızda yok.
Oysa boşluğunu her an hissedebiliyoruz. Kahkahasını,
esprilerini, sevecenliğini, bilgisini, tecrübelerini,
duygu yoğunluğunu, çalışkanlığını... ya da tüm
bunların ve çok daha fazlasının toplamı olarak
Ata’yı özlememek mümkün mü?
Değişik ortamlarda, gereklilikten
dolayı ya da tesadüfen hiç tanımadığınız yoldaşlarınızla
bir araya gelirsiniz. Bazen tüm verili durumlara
rağmen kanınız uyuşmaz. Bazen de tek bir sözcük
bile etmeden kırk yıllık dost oluverirsiniz kısa
sürede. İşte Alp Ata, bu ikincisinin virtüözü
gibiydi. Beden dilinden bakışlara, jestlere kadar
insan sevgisi, yoldaşlık duygusu taşıyan herkesi
yüreğindeki sonsuz ırmağa çağırıyordu. Onun bu
davetini yanıtsız bırakmak için insanlığın temel
değer yargılarıyla belirgin bir açı oluşturacak
kadar bürokratlaşmış olmak gerekir ancak. En sevmediği
şeylerin başında gelirdi Ata’nın da; kendi amacıyla
bu ölçüde yabancılaşmış yaşamlar, kişilikler,
yapılar.
Bulunduğu her ortama neşe, sevinç
ve moral, coşku taşıyan, sonsuz insan sevgisiyle
ortamı anında ısıtan bir insandı Ata. Paylaşmaktan
keyif alan, bu yüzden her konudaki şaşırtıcı bilgi
birikimini sergilerken karşısındakinde en ufak
bir rahatsızlık yaratmayan Ata, sadece konuşarak
değil, yaparak, üreterek çalışarak paylaşmanın
erdemini yaşamıyla her an yeniden üretiyordu.
Yaptığı her işe sevgisini ve güzelliğini katardı.
Aklın ve erdemin diyalektiğini, yaptığı her işte
yeniden üretebilmeyi becerebilirdi. İdeolojik
ve kültürel/yaşamsal birikimiyle bunu başarabilmesi
için “kendisi olması” yeterliydi. Çalışkanlığı,
birikimi ve disiplini ile bir devrimci yaşam kaynağıydı
adeta.
19 Aralık operasyonu başladığında
her haliyle bu niteliklerine yeni örnekler üretmeye
devam ediyordu. Sibirya’dan farksız nöbet yerimiz,
onun eli değdiğinden sıcacık çayların içildiği
bir sohbet mekanına dönüvermişti. Sayesinde epey
“son çay” içtik. Sonra Konferans salonunda gofret
dağıtan bir Noel Baba gibiydi, sonra bayanlar
koğuşunun yemekhanesinde günlerdir gazdan dumandan
kurumuş susuz boğazımızı ıslatacak, yağmur sularından
elde edilmiş suyu dağıtıyordu. En son halay çekerken
o her zamanki gülümsemesiyle kaldı belleğimde.
Ne oynuyorsun diye sorsam, hemen o çocuksu muzipliğiyle
“kepez oyunu” deyiverecekti sanki. Kepez” son
günlerde Ata’nın deyim yerindeyse “joker kelimesi”
olmuştu. Bir oyun havasında, herşeyin ismi onun
dilinde “kepez”e dönüşebiliyordu...
Şimdi tüm bu yazdıklarımı okuyabilse
tüm mütevaziliğiyle “yok daha neler” deyip durmaksızın
güleceğini getirebiliyorum gözlerimin önüne...
Sonra o çocuk bakışlarını, gülüşlerini
görüyorum yoldaşça kurulan her ilişkide. İşte
o zamanlar seni aramızda buluveriyorum. O, hiç
kaybetmediğimiz yerde; yani sıcacık bir yoldaş
yüreğinin olduğu her yerde. Özlemini bu sıcaklıkta
eritmeye çalışıyoruz, ama yine de seni çok özlüyoruz...
|
ALP
ATA İÇİN YAZILAR
Kalbimizi de Götürdün Giderken... (1. Sayı)
|
| |
| |
|