Dünyalar Savaşı (Bir öngörü) – F. B. Berardi

  • Batı’nın kapitalist olduğu doğruysa da, kapitalizmin Batılı olduğu doğru değildir: Kapitalizm Batı ile özdeşleşmiş değildir, onun epistemik ve antropolojik modellerine indirgenmez ve İtalya’nın La Repubblica gibi ulusal gazetelerinde günlük olarak basılan, kapitalizmin demokrasi getirdiği gibi masalları artık ahmaklar bile satın almıyor.
  • Sermaye Çin’e karşı hiçbir tiksinti hissetmiyor, aksine onu tercih ediyor ve ödüllendiriyor. Çin kolektivizminin komünizmle hiçbir ilgisi yok; sürüyle, yani Han etnik grubunun kolektif bedeninden geçen ve bu bir milyar beyni  dirençsiz bir akış haline getiren tekno-dilsel otomasyonlar zinciriyle çok ilgisi var.

Franco Bifo Berardi/Çeviri: Hakan Yılmaz

Birçokları, Biden’ın zaferinin Trump’ınkinden biraz daha az acımasız bir çağın önünü açtığı konusunda kendilerini kandırdı. Oysa tam tersi doğru. Biden, daha şimdiden eski başkanın dört yılda sınır dışı ettiğinden daha fazla göçmeni sınır dışı etti ve Roosevelt’i andıran vaatleri Kongre’de testi geçemezken, Minneapolis’te yapılan bir referandum, yerel polis reformunu reddetti. Yirmi yıl önce Dünya Ticaret Merkezi’ni yerle bir edenler tarafından tüm dünyanın gözleri önünde küçük düşürülmüş bir vaziyette, AUKUS’u kurmak (1), Avustralya’ya atom denizaltıları tedarik etmek, Çin’e karşı bir intihar savaşı başlatmak gibi çılgınca eylemlere savruluyor. Fransa ve Avrupa’ya yapılan siyasi kabalık ve verilen ekonomik zarar, Trump’ı gölgede bırakacak derecede savaşçı ve üstünlükçü bir tavrın kanıtıdır.

Sakin, sıcaktan ölmeyeceğiz

Görünen o ki, yangınlar ve kasırgalarla geçen bir yazın ardından gençlerin yüzde 50’den fazlası iklim değişikliği yüzünden sonlarının kötü olacağından korktukları için endişeliler. Sakinleşebilirler: Bir sıcaklık dalgasından ya da fırtınadan çok önce, Uzak Doğu’da başlayacak ama orayla sınırlı kalmayacak ve askeri jargonda dedikleri gibi, konvansiyonel olmayacak bir savaşta ölmeleri çok daha yüksek bir ihtimal.

Öncelikle, AUKUS’un kurulması; nedenleri, anlamı ve her şeyin ötesinde, olası sonuçları ile, analiz edilmesi gereken bir olay. Bu ittifak, Afganistan’daki yerin dibine sokan geri çekilmeden bir ay sonra doğdu ve Amerika’nın güvenilirlik krizine ve İngiltere’nin Brexit felaketine bir yanıt üretme girişimi. İçeride arkasını zayıf bir konsensüse dayamış olan, İslamcı kibir karşısında güçsüz bir Amerikan başkanı, Birleşik Krallık’ın çöküşüyle yüzleşmekten aciz bir İngiltere Başbakanı ile ittifak yapmış durumda. İngiliz İmparatorluğu nostaljisini, Avustralya’nın taşralı ırkçılığını ve Kuzey Amerika Nazizmini bünyesinde barındıran bu üç ülkenin birliği, bir uçuruma doğru ilerliyor.

Ancak Avrupa’da, NATO’nun (Macron’a göre) beyin ölümü, Anglo-Amerikalılar ile AB arasındaki kopukluk ve Birlik içinde birincisini takip etmeyi tercih edenlerle bir Avrupa silahlanma programını yeniden başlatmayı tercih edenler arasında ayrışan konum alışlar, ısrarla gündemi meşgul eden meseleler.

İhtilaf içindeki üç dünya

AUKUS’u kurma adımını atanlar, görevin tamamlandığını göstermek için uçak gemisine binen Bush gibi, başı dertte amatörler olarak görünüyorlar. Bu cahiller, Çin’le olan çatışmanın, Sovyet karşıtı Soğuk Savaş’ın bir tekrarı olduğuna inanıyorlar. Öyle değil.

Mesele kesinlikle bu değil. SSCB’yle olan mesele, ikisi de beyaz ve Hıristiyan kültürün ifadeleri olduğu için birbirlerinin motivasyonlarını anlayabilen iki gücün karşı karşıya geldiği ideolojik bir karşıtlıktı. İslam ve Çin ile yapılan karşılaştırmalar, liberalizme veya sosyalizme karşı olmak gibi birkaç on yıllık bir tarihte dayanan köklere sahip olmadığından tamamen farklı bir karakterde ve hiçbir ideolojik temeli yok.

İhtilaf içindeki bu üç dünya antropolojik olarak birbirine yabancıdır ve bu ötekilik politik değil, psiko-kültüreldir. Tıpkı Batılıların Irak ve Afganistan’da yaptığı gibi, milyonlarca ton patlayıcıyı boşaltabilir, yüzbinlerce masum sivili hapsedebilir, işkence edebilir ve öldürebilirsiniz, bu psiko-kültürel düzeyde hiçbir şeyi değiştirmez, hatta nefreti ve yabancılaşmayı derinleştirir. Batılılar, Kabil’de gördüğümüz gibi, yabancı bir kültür karşısında güçsüzler, ama ne yazık ki, bu üç farklı totaliter dünya – Çin, İslami ve Avrupa uzantılı Anglo-Amerikan dünya – bizi hızla nükleer savaşa götürecek bir girdabı başlatacak kadar güçlü. Çünkü soğuk savaştan bu yana ilk kez her şey bu meseleden ibaret bir hale geldi. Çatışmanın birikme noktaları çıplak gözle görülebilir: Tayvan, Kore ve İran. İran ve Çin’in geçen günlerde yirmi beş yıl sürecek bir askeri ittifaka girdiği gerçeğini göz ardı etmeyin. AUKUS stratejisi Batı’nın ölümcül düşmanlarını etkili bir şekilde bir birleştiriyor çünkü Batılı hakim sınıflar, kendi ekonomik ve askeri hakimiyetleri ile beyaz ve Anglo-Sakson ırkın üstünlüğünü ebedi görüyor ve tabii ki Tanrı’nın kendilerinden yana olduğuna inanıyorlar.

Kapitalizm ve Batı aynı şey değil

Batı’nın kapitalist olduğu doğruysa da, kapitalizmin Batılı olduğu doğru değildir: Kapitalizm Batı ile özdeşleşmiş değildir, onun epistemik ve antropolojik modellerine indirgenmez ve İtalya’nın La Repubblica gibi ulusal gazetelerinde günlük olarak basılan, kapitalizmin demokrasi getirdiği gibi masalları artık ahmaklar bile satın almıyor. Batılı olmayan, tamamen yabancı olan ve politik değil tarihsel ve antropolojik nedenlerle Batı’nın kavrayışının dışında kalan bir güç olarak Çin’in, liberal demokratik modelle tamamen uyumsuz olmasına rağmen ekonomik rekabeti bariz şekilde kazanıyor olması bunun en büyük kanıtı.

Sermaye Çin’e karşı hiçbir tiksinti hissetmiyor, aksine onu tercih ediyor ve ödüllendiriyor. Çin kolektivizminin komünizmle hiçbir ilgisi yok; sürüyle, yani Han etnik grubunun kolektif bedeninden geçen ve bu bir milyar beyni (Batı zihniyetinin bireyci biçimlendirmesi tarafından belirlenen dirençler olmadan) dirençsiz bir akış haline getiren tekno-dilsel otomasyonlar zinciriyle çok ilgisi var.

Dünyalar savaşı yaklaşıyor

Batılı bireyciliğin kolayca boyun eğmediği bilişsel otomasyona dayanan otomatikleşmiş kapitalizm yarışını işte bu yüzden Çin kazanıyor. Bu yüzden, sonunda kimin kazanıp kimin kaybettiğine karar verecek birilerinin kalacağını varsayarak, AUKUS’un ilan ettiği nükleer savaşı da Çin kazanacak. Kapitalist olmakla birlikte kapitalizmin kendisi olmayan Batı, rekabeti sadece kazandığı zaman sever. Şimdi kaybediyor. Artık kazanan kendisi olmadığı için, Batı bu kez piyasaların kararını kabul etmiyor ve kıyamete hazırlanıyor. Çinlilerin tepkisi şimdiye kadar oldukça İngiliz, mesafeli, sinir bozucu ve aşağılayıcı oldu. Göksel İmparatorluk bu önemsiz şeyler için kendini parçalamıyor. Batı kaosa sürükleniyor ve Çin galebe çalıyor, totaliterliğe karşı totaliterlik. Dünyalar savaşı yaklaşıyor. Bu yüzden meselemiz henüz tahayyül edemediğimiz ama çok acil olan bir ayaklanmayı hazırlama meselesidir.

Kaynak: http://artsoftheworkingclass.org

Kaynak: ozgurpolitika.com